14 Şubat 2030 Perşembe

ÖNSÖZ


            NE KADAR DA RENKLİ , OLAĞANÜSTÜ BİR YAŞAM VAR DIŞARDA,
   BİR SONRAKİ YÜZYIL İÇİN...


BLACK DIARY  birçok kişiye umut ışığı olacak, bahsedeceklerim ise; sadece ben ve yaşadıklarım...Hayatımın bir parçası olan hastalığım ve onunla başa çıkış halim, tüm dünyam, benliğim..
Evet, daha tanışmadık, ben Gözde Becerikli, bir de göbek adım var Emel. Göbek adımı anneannemden almışım, 14 şubat 1983 yılın da doğdum ,hep Moda'da oturduk belki de o yüzdendir ki moda tasarımıyla uğraşmak istedim, bu bir varsayım tabiki. Kısaca ben BLACK DIARY deyim, okumak ve takip etmek isterseniz hergün yazıyor olacağım. Eminim kendinizden de bir parça bulacaksınız yazılarımı okurken. Paylaşmayı seviyorum ve öncü olmayı da o yüzden benim gibi kansere yakalanmış her hastaya destek vermek istiyorum. Şu anda neredeyse bu hastalıkla mücadele eden kimseden haberim yok. Neredesiniz? Ben burdayım artık, yaşadıklarımı paylaşmak adına...


5 Şubat 2015 Perşembe

SESSİZLİĞİN GİZLİ KIRINTILARI

HER SENE DOĞUM GÜNÜMDE HASTALIK ÇANLARI ÇALAR, PEKİ YA BU SENE? 14 ŞUBAT SORUNSUZ MU GEÇECEK, PSİKOLOJİM BUNA ELVERMİYOR, HALA HUZURSUZUM...


Üstümden atamadığım birçok şey gibi, bu da üstüne ekleniyor. Herşey bitmiş gibi gözükse de iç huzuru bir türlü yakalayamadığım doğru, sizden saklamayacağım. Burda saklanacak sanki çok şey var!

Evet iyileştim, "Biorezonans" beni hayata döndürdü, doktorum Sinan Akkurt'a her gün içimde mutluluk mesajlarımı gönderiyorum. Tıbbın tamamen gerçek dışı olduğunu bana kanıtladı, çünkü yaşıyorum bakın. Kemoterapi, radyoterapi hepsi faso fiso.İşin kötü yanı sizi de doktorlar bir yandan inandırıyor, hemde hergün zehirleyerek. Nasıl büyük bir çelişki içine giriyorsunuz, kemoterapinin size iyi geleceğini söyleyerek en büyük yalanı atıyorlar. Asıl yaptıkları sizleri zehirlemek, yavaş yavaş ölüme hazırlamak! O kahrolası ilaçları damarlarınızdan akıtmak! Bu ilaçlar psikolojisinizi yerlere serdiği gibi, kelde bırakıyor, şişmanlatıyor, yüz ifadeniz kayıyor, gittikçe ucubeye dönüyorsunuz.
Saklamıyorum bu gerçek işte, 8 sene aldığım tüm gereksiz kemoterapilere lanet ediyorum işte! Çünkü sizin de bu oyuna gelmenizi istemiyorum. 

Matthew Mcconaughey'in oynadığı "Dallas Buyers Club" ı izleyin. İlaç sektörünün insanlar üzerindeki etkisini, sizi nasıl oyuna getirdiklerine şahit olun. Belki bir çoğunuz izlemiştir, çünkü film uzun zaman önce vizyondaydı. Biraz vaktinizi ayırıp, duyarlılık gösterip izleyin. Orda tüm gerçeklikleri bulacaksınız, vitaminlerin yasakladığı, bağışıklık sisteminizin güçlenmemesi için ellerinden geleni yapan doktorları ve Sosyal Sağlık Hizmetlerinin sizi bir şekilde kölesi yaptığı tedaviye şahit olun. Evet iyileşmek mental güçle elde edildiği gibi, doğal yollarla da tedavi ediliyor, ben 9 ameliyat geçirmiş bir insan olarak karşınızdayım. Senelerdir verilen kemoterapi zehirlerinin hiç bir işe yaramadığı gün gibi ortada, tekrarlıyorum beni iyileştiren ilaçlar değil! Aktif biorezonans ve vitaminlerim! Artık bağırıyorum size, çünkü karşıma geçmiş hala kemoterapiden bahsediyorsunuz bana, bu kadar saf olmayın, zehiri vücudunuza almayı bu kadar mı seviyorsunuz damarlarınızda o zehrin dolaşmasını.İnsanlarda sadisttik duygular var ama burda işlemesin lütfen..

Kemoterapinin o işlemeyen tedavisi, ne yazık ki sizi psikolojik olarak altüst ediyor, bende bu deneklerden biriyim işte, hemde ne yazık ki. Özgüveninizi altüst ediyor, aynada başaka birini görmeye başlıyorsunuz, gittikçe kendinize yabancılaşıyorsunuz. Bu ben olamam derken, o siz oluyorsunuz işte. O yitik, bitik karakter. Sonra devreye insanlar giriyor, sizin iyileştiğinizi söyleyip, umursamıyorlar sizi, anlayamıyorlar,çünkü yaşamadılar. Hastalık psikolojisinden anlayan bir insana daha çevremde rastlamadım, sesimi duyan beni anlayan birine. Sebep? Herkes kendi derdinde çünkü...İçinizde fırtınalar koparken onlar size günlük işlerinin yoğunluğundan bahseder durur, sizde bön bön bakadurursunuz. Aşkınızı anlatırsınız, o zaman da bön bön bakarlar. Artık sevgi ve şevkate inanmıyorum biliyor musunuz? Hayatımda hiçte yaşamadım, bana o sevgiyi verecek biri. Çünkü, hastasınız diye size esip geçiyor birçok kişi, kendilerini anlatıyorlar, duyarlı olduğunuz için dinliyorsunuz. Anlamaya çalışıyorsunuz, peki bizi kim anlayacak! Kimse, buna alışın. Ne yazık ki buna alışın. 

Ben kendimi sadece müziklerde ve sanatımda anlıyorum. Ona veriyorum kendimi. İfade edemediğim bir insan varlığında yaşamak istemiyorum. Algının düşük olduğu, özverinin olmadığı bir Dünya'da yaşıyorken hemde...
 İnsanlar ne kadar aciz aslında dimi? Ortak tek bir özelliğimiz varken hemde. O da mutlu olabilmek, olmaya çalışmaya çabalamak:) Herkese göre mutluluk kavramının sorgulandığı bu Dünya'da yaşayabilme hırsı ile budanabilmek. Renkleri görebilmek, gökkuşağını yakalamak, anı yakalamak, yanlızlığı tadarken bir elin sizin tutması, yaşadığınızı hissedebilmek, sevimli bir kedinin sizinle iletişim kurması, bir köpeğin sonsuz arkadaşlığı, çiçeklerin baharda yeniden açması tanıdık geliyor mu? Hırs, kin ve kıskançlıktan uzak değil mi bu dediklerim? Arada neden yaşadığınızı sorguluyor musunuz? Neden yaşıyorum diyor musunuz? Mutluluğunuz için uyuşturucu almanıza gerek yok yada iş yaşamında up olmaya. Çok güzel olmanıza da gerek yok, hergün güzel giyinmeniz de gerek yok. Daha nicelerini sayabilirim...

Ben napıyorum biliyor musunuz? Şapşal gibi insanları anlamaya çalışıyorum, evet şapşal dedim çünkü yaptığım bu şeyi çok tasvip etmiyorum. Bir sonuca varamadığım gibi, eee yukarda da söyledim bön bön bakıyorum onlara. Hırs ve ezikliğin bileşiminin görünce hele ki!
Ağır konuştuğumun farkındayım, bu benim kendimi ifade edebilme yöntemim, artık dışardan nasıl algılandığı inanın ki umrumda değil. Duygularımı döküyorum, hafif hafif hem de. 

Gece karanlıkken, gündüz gibi görebilmeyi başaran insanlara itafen bu yazım. Arada hayata bir dur deyin, bakın kendinize.Lütfen bunu bir ara yapın,sonra da yazımı tekrar okuyun. Sizi çok seviyorum, sevgim hep çok büyük ...





















29 Aralık 2014 Pazartesi

MUCİZE TOPRAKLARIN DA GEZİNİRKEN

TAM 1 SENE OLDU, KANSERİN BANA UĞRAMADIĞI. ONA BENDEN UZAK DUR DEDİM, SANIRIM BİRAZ FAZLACA SERT ÇIKIŞMIŞIM. MUCİZELERE İNANDIĞIMI SÖYLEMİŞTİM SİZE...


Hep güzel birşey olsun umuduyla uyanırız aslında, çünkü günün başlangıcıdır sabahları. Bir gün öncesinde ne olduğu umrumuzda olmaz bir süre,yeni bir gün başlamıştır, yeni bir sayfa gibi.Bu az bir zaman dilimi olsa bile,hissetmek yeterli olur diye geçiririz aklımızdan. Peki bu mutluluğun size sürekli uğradığı olur mu? 

O saf,eşsiz mutluluk benim son günlerimi hatırlattı bana. Mr sonuçlarımın temiz çıktığı birkaç gün önce ki zamanlar. Son 8 senedir kötü haberlerle yaşayan ben, sanırım son 1 senedir hayatımın en güzel vakitlerini yaşıyor hale geldim. Bazen bunun bir rüya olduğunu düşünüp kendimi dürtüyorum:)Hey! Gözde ! Kendine gel!

İnanması güç olsa da, ben bir şeyi başardım sanırım, kanseri yendim. Beni 9 kere alt etmeye çalışsa da. Tertemiz bir Mr kağıdını bana rüyalarımda verirlerdi önceleri, şimdi o rüyalar gerçek oldu. Bende buna mucize toprakları diyorum. Beyin gücümle kanseri yenmenin mutluluğu ile onu hiç ama hiç sallamamam sanırım başarıya ulaşmama sebep oldu.Kanseri hiç düşünmeyin, vücudunuzda gezinirken aslında varolmadığını düşünün onun. Sizin gibi değerli bir varlığı alt edemez ki, edebilir mi sizce? Ona meydan okuyun ki sizden korkup kaçsın, hasta olmadığınızı gerçekten bedeninize haykırın. Ruhumuz bizi yaşatan şey, beden sadece hapsolduğumuz bir araç. 

Ben yaşayan bir örnek olarak hep karşınızda durmak istiyorum, yıldığınız her an her dakika bana yazın, unutmayın sizden daha çok sizi düşünen hep biri var burda. Eğer gücünüz yoksa da benim gücüm hepinize yetecek kadar çok var, çünkü ben onu depoluyorum. Gerekli zamanlarda da çıkararak kullanabiliyorum. 

Acınız hayat enerjinizin önüne geçmesin, başka hiçbirşeye inanmayın kendinizden başka...

Hastane günceme gelicek olursak, biraz bahsetmekte fayda var sanırım. Son iki Mr tetkikimi Göztepe Medeniyet Hastanesin'de yaptırdım, hani bu minibüs yolunda ki.İçini yenilemişler ve makineler gayet yeni ve temiz. Sgk güvenceniz varsa bedavaya bu işi halledebiliyorsunuz. Artık MR çekilen yer ayrı bir binada değil.Hastanenin zemin katında, ister merdiven kullanın ister asansör.Ben asansör bekleme sabrını gösterewmediğim için, o gün koşarak indim merdivenleri, hatta 2'şer 3'er:) Sonuçları almak için 2 saat bekledim, radyolog doktorun imzası gerekiyormuş, orda bir hayal kırıklığına uğradım, yüzüm asıldı:( Aylardır beklediğim sonuca bu kadar yaklaşmışken hemde. Annemle birlikte yakında bir pastaneye gittik, kestaneli pasta yedim. Uzun zamandır pasta yememiştim, belki de onu yiyerek kendimi ödüllendirmek istedim. Güzel bir sonuç çıkar düşüncesiyle..

Annemle sohbet ederken vakit geçmişti, tekrar hastaneye döndük, bir yarım saat daha beklettiler. Sekreterler pek bir umursamazdı.Herkes birşeyler bekliyordu, o üzgün gözlerle.Benden daha büyük acıları olanları düşündüm o anda. Gerçek yaşamın ta kendisi hastanelerdeydi aslında. Acının, mutluluğun, hayal kırıklıklarının yaşandığı yer.. Oraya gittiğinizde psikolojiniz bozuluyor biliyorum, her 3 ayda bir o soğuk koridorları bende geziyorum. Bunun katlanmanız gereken birkaç saat olduğunu düşünün yeter. Sonunda kağıdı alabildim, Annemle birkaç kere okuyup, yazılanları algılamaya çalıştık. 


-E,bunda birşey yok ki!

-Hadi bir daha okuyalım iyice.

Bazen gözlerinizin şahit olduğu şeyi, algılarınız kabul etmez:)

Kan sonuçları da muhteşem. Demek ki mucize denilen birşey varmış:)

Ertesi gün sonuçları alıp Amerikan hastanesi'nde ki onkoloğum Prof.Dr.Sevil Bavbek'e gittik. O da aynı tepkiyi verdi:)

- E,bunda birşey yok ki!

Annemle gülüştük. Bu sonuçlar gerçekten hayata daha da sıkıca tutunmak için bir sebep, sevmek için, yaşamak için...

Ben yine düşünmeyeceğim seni sarkom, hatta bana hiç gelmediğini düşünmeye başlayacağım sanırım. Seni hayatımdan ignore etmek çok zevk veriyor bana, gizli bir sadistliğim var sana karşı. Üzgünüm, elimden başka birşey gelmiyor:)

Sevgiler,

Gözde Becerikli