25 Ocak 2014 Cumartesi

HASTALIĞIN İÇYÜZÜ

                            NE KADAR SAĞLIKLI GÖZÜKÜYOR OLSAM DA ...





... Bu üç noktanın anlatacağı bir sürü şey var aslında. Hastane koridorları, iğneler, hemşireler, doktorlar, kontroller, damarların patlaması, halüsilasyonlar, kabuslar, korkular, güçlü olma çabaları, umutlarımız. Kanser, ne kadar çok şey barındırıyor içinde oysa ki! 

Gösterdiğimiz tüm çabaların, bir MR sonucu veya kan testi sonucuyla bir anda yok olup gitmesi. Tekrar başa döndüğünüzün sinyaleriyle umudunuzun kırılıp parçalara ayrılması... İşte bu kanserin iç yüzü, sevimli olmayan, söylediğiniz de kimse de sempati uyandırmayan bir hastalık bu! Çevrenizdekilere bu hastalığa yakalandığınızı söylediğinizde ise, ortaya çıkan kaos da cabası. Sizin üzüntünüze bir de onların üzüntüleri ekleniyor, gün geçtikte artıyor, çoğalıyor, boğulduğunuzu hissettiriyor adeta! 

Ben hastalığım süresince, daha önce de dediğim gibi hep güçlü taraf oldum, olmaya çabalamadım dahi. Bunu tüm açıklığımla size söylüyorum. Adaptasyon yeteneğim geçmişten gelen bir özellik. Hiçbir zaman girdiğim bir ortamda da yabancılık çekmedim, yadırgamadım, anlamaya çalışır buldum hep kendimi. Belki de bu özellik benim kanseri defalarca yenmemi sağladı. Hep şunu düşündüm, korkarak ve kabul etmeyerek nereye varabilirdim ki?

KORKU-GÜÇ İKİLEMİ

Her günü ağlayarak geçirip, isyan edip, diğer insanlarla karşılaştırmalar yapıp...Bu durum kanser olmayabilirdi, belki en değer verdiğiniz insanı kaybedebilirdiniz, iş yeriniz iflas edebilirdi, bir arkadaşınızın söylediği bir yalanla hayatınız altüst olabilirdi, uyuşturucu bulundurmaktan hapse girebilirdiniz ya da sizin yüzünüzden biri ölebilirdi. Bunun cevabı kabul edebilmekten geçiyor, her ne olursa olsun, bir şekilde önünüze bakabilmek umudunuzu yitirmemek ve güçlü durabilmek. Kalbinizin bir yerinde bunlarla başa çıkabileceğinizi biliyorsunuz ama uygulamaya gelince, sızlanıp durmak niye?

Hepimizin hayatında korkular var! Başarısızlık korkusu, kaybetme korkusu, yaşlanma korkusu, yükseklik korkusu ve diğer fobiler, hastalık korkusu ve hasta olma korkusu, ölüm korkusu, yanlızlık korkusu... Bunlar gibi birçok korku hayatımızın içinde, hemde hepsi. Bende bu yok demeyin, kendinize itiraf etmeseniz de bu saydığım tüm korkuları insan hayatının bir döneminde yaşıyor, hepsi insani hisler çünkü. Bizi biz yapan şeyler...Basite indirgemiyorum, inanın ki. Eğer güçlü olursak herşeyi yapabilme ve başarabilme yetisine sahibiz. Tüm olay beynimize hakim olmaktan geçiyor. Ben bugüne kadar inandığım kısmen birçok şeyi başardım ve bunları başarmamı engelleyen birçok durum olsa dahi.



Mesela kan aldırırken hemşireler bize " Lütfen başka tarafa bakın " der değil mi? Bunu söylemelerinin sebebi aklınızı başka bir şeye yöneltmek adınadır! Eğer kan aldırmaktan korkuyorsanız , o an ter içerisindeyseniz beyninizi başka bir düşünceye yönelterek o korkunuzu yenebilirsiniz ve acıyı hissetmezsiniz. Ben geçirdiğim birçok ameliyat sonrasında bunu yaptım. Özellikle direnleri karnımdan çekerlerken:) Gerçekten acıyı bir nebze de olsa azaltırıyor bu düşünme hali. Burdan yola çıkarak, hayatımızda olan biten birçok şeyi yönlendirebiliriz aslında. Yani sadece düşünme gücüyle korkularımızı yenebiliriz.

Küçükken böcek fobim vardı, bu fobi çok uzun zaman beni hakimiyeti altına aldı. Tuvaletlere giremezdim eğer tavanda bir örümcek varsa !! Bir zamanda araba fobim vardı, o da yaşadığım bir kaç küçük kaza sonucu oluşmuştu. Azıcık hızlı giden bir arabaya bindiğimde başım dönerdi, ellerim terlerdi ve kalbim hızlı hızlı çarpardı. Gel zaman git zaman bu fobiyi de yendim:) Aslında bu korkuların köküne inecek olursak yaşadığımız tramvatik olaylara bağlı olduğunu görebiliriz bunu zaten sizde biliyorsunuzdur. Fakat bunlarla nasıl başa çıkılabileceğini ben size anlatmaya çalışıyorum şimdi!



FEAR IS THE NEW BLACK


8 tane büyük ameliyat geçirmiş biri olarak, ilk başta sağlam durmak gerektiğini söyleyebilirim. Araştırmalara göre güzellik adına yapılan ameliyatlar da insanların daha çabuk iyileşme gösterdiği saptanmıştır. Hem ruhsal hem de fiziksel olarak. Neden? Sebebi sadece düşünceden geçiyor. Ameliyat sonrasında mükemmel gözüküceğinizi bildiğiniz için kendinizi yataktan daha kolay kaldırabiliyorsunuz, bedeninizde ki dikiş izlerini, sargılarını umursamıyorsunuz bile. Çünkü odaklandığınız şey sadece sonucunda güzel gözüküceğinizi bilmeniz. Mantıklı sanırım ? :)


Bir de şöyle bir örnek vereceğim. Mesela sevgiliniz sizden ayrıldı ve siz gerçekten ayrılmasını beklemiyordunuz. Sizin için büyük bir yıkım oldu diyelim. Sabah uyanmak istemiyorsunuz, onu sürekli aramak istiyorsunuz, bir süre sonra onu istemek bir saplantı haline geliyor. İstediğiniz şey, ne şekilde olursa olsun onun size geri dönmesi. Aslında burada artık istediğiniz şey, o kişi değil. Sadece yenilgiyi kabul edememek. Bunu yaşadınız değil mi? Pekala. Siz ondan ayrılmış olsanız durum ne olurdu? Eminim ki çok üzülmezdiniz? Sabahları yatağınızdan kalkardınız, kendinize güzel bir kahvaltı hazırlardınız ve günlük işlerinizin başına dönerdiniz. Arada bir aklınıza gelirdi ama ayrılmış olduğunuz için derin bir nefes alırdınız zaman zaman:) Burada varmak istediğim nokta, tercihlerinizi siz belirliyorsunuz aslında. Eğer o sizden ayrılmış bile olsa, o kişiyi zihninizden kolaylıkla atabilirsiniz, korkunuz sadece üzülmek! Üzülmekten korkuyorsunuz. Peki üzülmekten korkuyorsanız, nasıl üzülemeyeceğinizi düşünmeye başlayın bir kere de!

Bunu başarabilen insanlar var, ben de bunun gibi duygusal gerilimler yaşadım zamanında ama artık kendime üzülmemeyi aşılıyorum. Beni üzen olaylardan ve kişilerden uzak duruyorum. Tehlike duygusunun ortaya çıkardığı adrenalini hepimiz seviyoruz biliyorum. Ama bunu başka şeylere yöneltmek daha mantıklı derim ben!

Büyük ve acılı geçirdiğim bazı ameliyatlar esnasında, bir ara şiddet filmleri izlemeye yönelmiştim. Bahsettiğim şiddet içerikli filmler, eminim birçoğunuzun tahmin ettiği cinsten değildir. Benim izlediklerim, işkence ağırlıklıydı. "Aftermath", "Grotesque" , " Sodom'un 120 günü" tarzı filmlerdi. Bunları izleyip, kendi acımı azaltmaya çalışıyordum. Üzülme ve acıma duygularımı yok ediyordu. Aynı zamanda, benim yaşadığım acılardan daha büyük acılar olduğunu görüp, kendimi rahatlatıyordum. Kendime terapi uyguluyordum bir nevi. Ekstrem ameliyatlar ve ekstrem hastalıklarla ilgili birçok belgesel izledim. Aslında hasta bir insanın tüm bunlardan uzak olması gerekir değil mi?

Ben öyle yapmadım, korkularımın, hayatta olan biten kötü şeylerin üstüne gittim. İzledim, üzüldüm, ağladım, acıdım ama sonunda sadece şu anda çok iyi durumda olduğumu düşündüm. Hem iyi olduğumu ve olacağımı da. Fazlaca geleceği düşünmeden, bugün iyiyim demelisiniz. Yarın ya da sonrası için korkup , kaygılanmayı bırakın. Sadece herşeyin yolunda olacağına inanın. Her ne şekilde olursa olsun!

Bu hafta ki tavsiyelerim bunlar Black Diary'de :) Unutmayın, hayatı en iyi şekilde yaşamak hakkınız, o zaman korkular niye?


Gözde Becerikli