KÜÇÜKLÜĞÜMDEN BERİ, FARKLI BİR HAYAT YAŞIYACAĞIMI HİSSEDİYORDUM. BU HİS İÇİMDE HEP VARDI. NEYSE Kİ YANILMAMIŞIM, BİR SÜRÜ OLUMSUZLUĞA RAĞMEN FARKLI OLMAK GÜZELDİR, NADİRDİR, VAZGEÇİLMEZ VE TEKTİR...
BİZ RÜYADA MIYIZ?
Çocukken ablam beni küçük kardeş olarak gördüğü için pembe yalanlarla kandırırdı. En çokta, "Biz rüyadayız aslında, sen şimdi uyuyorsun" diyerek inandırmaya çalışırdı, ben de inanırdım ve uyanmak isterdim :) Emin olun ki , bu yalanlar bende zaman zaman travmalara yol açtı. Onu başka bir gün sizinle paylaşacağım. Bazen bu küçük yaratıcı hatıralar aklıma gelir, gülerim kendime ve ablama...
14 Şubat 1983 te, akşam 19.00 da Şifa Hastanesinde doğdum. Ablamla doğum günlerimiz aynı, ikimizde planlı bir şekilde doğmamışız. Belki de dediğim gibi , farklılık doğduğum andan itibaren benimleydi. Dünya'ya gözlerimi açtığımda, İstanbul'da bütün yolları felç edecek şekilde kar yağışı olmuş, annem 1-2 gün hastanede mahsur kalmış. Bence hastanede yataktayken kar yağışını izlemenin ayrı bir zevki var, bunu ben de yaşadım ve gerçekten huzur vericiydi. Bağırsak enzimlerim tam olarak gelişmemiş bir şekilde doğmuşum ve doğumumu takiben bir kaç ay başımdan serumla beslenmişim, sonrasında annemler yurtdışından getirttikleri özel mamalarla beslemiş beni. Danimarka'da ki bir akrabamız aracılığıyla geliyormuş diyet mamalar. 1 sene sonra herşey normale dönmüş neyse ki...Ben güçlüyüm söylemiştim size! :)
Küçükken de mutlu bir çocuktum, ufacık şeyler beni gülümsetiyordu, hatırlıyorum. Sürekli resim yapardım, küçüklük fotoğraflarımda hep birşeyler çizerken ve müzik dinlerken yakalanmışım karelere. Keşke o günlere geri dönsem, daha hasta bile olmadığım zamana...
HAYATIMIN SÜPRİZİ ?
Kanserden önce küçük küçük hastalıklarla uğraşıyordum, kansızlık gibi. Uzun bir zaman demir eksikliği tedavisi gördüm, Ferro Sanol diye bir ilaç kullandım 1-2 sene süreyle. Zaten 2007 'de ilk ağrı şikayetiyle gittiğimde acile, ağrının kansızlıktan dolayı olabileceğini söylemişti doktorlar. Bana 1,5 ay kanser teşhisi KONU-LA-MA-DI! Konulamadı diyorum çünkü, Yumuşak Doku Sarkomu ( YDS ) karın bölgesinde çok ama çok nadir görülüyor. Aynı hastalığa şarkıcı Kayahan'da yakalanmıştı, onun kemiklerinde vardı ama, benim teşhisimden birkaç sene önceydi.
Tekrar teşhis kısmına dönecek olursak, ağrı şikayetlerimin demir eksiliğinden dolayı olmadığı anlaşılınca, Ailesel Akdeniz Ateşi denilen bir hastalığa yakalandığımı söylediler. Benzer semptomlar göstermişim (Onlara göre). Ailesel Akdeniz Ateşin de atak şeklinde ağrılar oluyormuş yani lokalize abdominal ataklar, benimde karnım ve sırtıma ara ara çok şiddetli ağrılar saplanıyordu. Ayrıca bu hastalığın genetik geçisinin aile ağaçları incelendiğinde mutasyona uğradığı görülüyormuş yani bizimde aile çok karışık ırklardan oluştuğu için olası bir Akdeniz Ateşi vakası olmuş oldum :) Bir ay Kolşisin kullandım, fakat bu ilaç karaciğer değerlerini yükseltiyordu, değerlerim 1 ayda 2 katına fırladı. Bu hapı kullandığım halde ağrılarımın geçmemesi üzerine tekrar acile gittik bu sefer MR çekildi, 2-3 haftada devlet hastanesinde MR sonucunu bekledik. Şimdi bu gibi test sonuçları devlet hastanelerinde bu kadar geç verilmiyor , fakat o dönem 2007 de inanın ki durum böyleydi. 4. evre teşhisi konsaydı emin olun 2 ayda ölümün rüzgarında savrulup gitmiştim malesef ki...
Umutsuz olmadım hiçbir zaman, bunu sizde çok iyi biliyorsunuz artık , pozitif düşüncenin insanoğlu üzerinde ki olağanüstü etkisinin örneğiyim ben. Bu hafta yeni bir tedaviye başlıyorum. Biraz size bundan bahsetmeliyim!
YENİ BİR BİOREZONANS
Biorezonans uzmanı Dr.Sinan Akkurt milliyet gazetesinde ki röportajım üzerine benimle iletişime geçti ve uyguladığı Biorezonans yönteminden bahsetti. Çarşamba günü ilk tanışma ve programlama randevumdan sonra, Perşembe günü itibariyle bu tedaviye başlıyorum, gerçekten bana çok çok iyi geleceğini hissediyorum. Bu yöntem şöyle ki, vücudumuzda organlarımızın, hücrelerimizin ve dokularımızn kendine özgü , farklı frekansları varmış. Her hasta, bireysel ve birbirinden farklılık gösteren frekanslara sahipmiş. Hastalandığımız zaman da vücudumuza giren yabancı frekanslar yani virüsler,bakteriler ,alerjenler..gibi, bizim sahip olduğumuz normal frekans değerlerimizi bozuyormuş. Hastaya ait bu frekanslar biorezonans terapisiyle ters çevrilerek normalleştirildiği için bağışıklık sistemini bozan engeller kaldırılmış olup ve organizma sağlıklı çalışır duruma kavuşup, sonuç olarak da iyileşme sağlanmış oluyormuş.
Ben bu tedaviye inanıyorum ! Umarım beni de iyileştirir!
Sağlık durumumu soracak olursanız, şu an birçok kişiden çok çok daha dirençliyim. Ameliyat sonrası bir süre daha dinlendirmek durumunda olduğum vücuduma bugün itibariyle Propolis, alkalin diyeti ve shark liver oil vitamini takviyesine başladım. Yeşil sebze suyumu da bugün içeceğim, eski rutinim devam ediyor kısaca! Ben çok iyiyim, ya siz?
tabii ki iyi gelecek bu yeni tedavi. her şeyin başı inanmak değil midir? bir şeyin değişip değişmeyeceğini hissettiren bir güç var bize. bunun ne olduğunu bilmiyorum ama yazdıklarını okurken hiç yabancılık çekmedim. insan ve hayat, çok ilginç deneyimler sunuyor bize. şu kitabı bir an önce bitir lütfen, daha çok yeşillik çayı mı içersin artık naparsın bilmiyorum :))) çok ama çok tatlı bir insansın sen.
YanıtlaSilBen de kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Hem çok güçlü , hem de çok olumlusunuz. Maşallah size :-) Sevgiler. Yasemin
YanıtlaSil