4 Mart 2014 Salı

İLKBAHARIN HABERCİSİ HASTANE KORİDORLARI

İÇİMİZDE Kİ TOMURCUKLAR, GÜNEŞİ GÖRDÜĞÜ ZAMAN ÇİÇEĞE DÖNÜŞÜRLER.
HEPİMİZİN BİR İLKBAHARI VARDIR DEĞİL Mİ? ANSIZIN GELİR, KİMİ YALANCIDIR BİZE ÇİÇEK AÇTIRIR, AÇILAN ÇİÇEKLER GÜZELLİĞİ İLE BİZİ BÜYÜLER. İLKBAHAR BİZİ BEKLER...




Mart ayı ve benim kontrol çanlarım çalıyor... Kulaklarım da MR cihazının apansız sesleri çınlıyor. Damar yollarımdan hızla akan renkli sıvılar, tümörlerime ulaşacak ve onları sarıp sarmalıyacak ki, belirsin o siyah beyaz röntgen kağıtların da... Yarın hastane koridorları benim, uzun bekleyişimin ortakları. Bugüne kadar ne kadar çok şey paylaştım onlarla, gözlerimden akan damlalar kaygan zeminler oluşturdu üstlerinde, ayaklarımın dibinde biriktiler. Başka hastalar da bastı gözyaşlarıma, aynı acıya onlarda ortak oldu bilip bilmeden. Birçoğunun gözleri ıslak, yüzleri mutsuz bir ifadeyle, vücudunu teslim etti o koridorlara ve bazen de ruhlarını...

Hastane; kimi zaman vücudumuzu, ateş topuna çevirir, kimi zaman da tir tir titrememize yol açan bir buz kütlesine dönüştürüverir. Eskiden oraya ait olma hissini benimsemekten yoksun olan ben, uzun bir zamandan sonra, ikinci evim gibi görmeyi kabullenmiş biri olarak karşınız da duruyorum. Empati kurmam dediğim gibi çok uzun sürdü. Önceleri ilk adımım da, ayakları titreyen bir kız çocuğudum, şimdi ayaklarım taşlaştı, beton zemine meydan okuyorlar. Bastıkça taşlaşıyorum, evet bu iyi birşey. İçimde ki gücün temsilcisi bu durum, kendi farkındalığımın kan kardeşi, dostu. Hayatı korkarak yaşamamam için bir ilke adeta!

O renksiz, sevimsiz ve soğuk atmosfer, şimdileri dalların da minik çiçekleri olan ağaçlarla bezeli. Taşa dönüşen ayaklar, o topraklara bastığı zaman, yumuşacık oluyor. Çıplak ayaklarım bitki örtüsüyle bir bütün halinde, küçük küçük filizlenmeye başlıyor, ta ki o tomurcuklardan çiçek açana dek...

Şimdi sırtınızı koltuğa iyice yaslayın, biraz dertleşmeye ihtiyacım var. Dinler misiniz?

Son zamanlarda, sabahları yatağımda gözlerimi açtığım da, gülümsediğimin ve mutlu olduğumun farkına vardım bugün. Gecelerden çok, sabahları tercihimdir. Çünkü, odamın cephesi güneşin doğuşuyla aydınlanır, odamda ışık hüzmeleri dolaşır ve kalın perdemin arasından sızarak bana merhaba derler. Bunları farketmeyeli ne kadar çok zaman oldu biliyor musunuz? Bugün güzel bir şarkıyla uyandırdım kendimi, çünkü yarın MR sonucumun neticesini alacağım. Kötü bir sonuç çıksa da, bugünü güzel geçirmeme engel olamaz diye düşündüm. Haksız mıyım? Belki de çok iyi bir haber alacağım kimbilir :) Bugünü yaşamak istiyorum ve sizinle de bu güzel günü paylaşmak.

Biraz önce kan testimin sonuçlarını aldım, hepsi çok iyi. Küçük küçük düşüklükler var ama ciddi bir durum yok anlayacağınız. Herşey normal seyrinde:) Sabırsızlıkla yarını bekliyorum, saat 16.00 - 18.00 arası gidip MR sonuçlarımı alacağım. Kağıtta yazanları şimdiden düşünmüyorum, aklım da sadece güzel şeyler var, belirtmek isterim ki, iyi olacak! Şimdiden onun heyecanını yaşıyorum, hatta şimdi öyle bir güce sahibim ki , sonuç kağıdında yazanları bile değiştirebilirim, tabi ki iyi yönde :)

İşte ben, son günümü böyle yaşamasını öğrendim, eskiden çokça karamsarlığa düşerdim. Kendimi negatif etkilediğim gibi, çevremdekilere de o gerilimli enerjiyi yayardım. Ah ne çocukça! derim şimdileri. Belki de iyileşmenin anahtarı burda! Bana söz verin, o anahtarı bulduğunuz da bana da haber verin olur mu? Ben şu andan itibaren anahtarımı buldum ve masamızın üstüne bıraktım. Yanlız anahtarım sadece bana olan kapıları açıyor, unutmayın. Masamda bir sürü anahtar bulmak istiyorum, çeşit çeşit ve hikayesi olan. Bunu benim için yapar mısınız? 






Sevgiler,

Gözde Becerikli