5 Şubat 2015 Perşembe

SESSİZLİĞİN GİZLİ KIRINTILARI

HER SENE DOĞUM GÜNÜMDE HASTALIK ÇANLARI ÇALAR, PEKİ YA BU SENE? 14 ŞUBAT SORUNSUZ MU GEÇECEK, PSİKOLOJİM BUNA ELVERMİYOR, HALA HUZURSUZUM...


Üstümden atamadığım birçok şey gibi, bu da üstüne ekleniyor. Herşey bitmiş gibi gözükse de iç huzuru bir türlü yakalayamadığım doğru, sizden saklamayacağım. Burda saklanacak sanki çok şey var!

Evet iyileştim, "Biorezonans" beni hayata döndürdü, doktorum Sinan Akkurt'a her gün içimde mutluluk mesajlarımı gönderiyorum. Tıbbın tamamen gerçek dışı olduğunu bana kanıtladı, çünkü yaşıyorum bakın. Kemoterapi, radyoterapi hepsi faso fiso.İşin kötü yanı sizi de doktorlar bir yandan inandırıyor, hemde hergün zehirleyerek. Nasıl büyük bir çelişki içine giriyorsunuz, kemoterapinin size iyi geleceğini söyleyerek en büyük yalanı atıyorlar. Asıl yaptıkları sizleri zehirlemek, yavaş yavaş ölüme hazırlamak! O kahrolası ilaçları damarlarınızdan akıtmak! Bu ilaçlar psikolojisinizi yerlere serdiği gibi, kelde bırakıyor, şişmanlatıyor, yüz ifadeniz kayıyor, gittikçe ucubeye dönüyorsunuz.
Saklamıyorum bu gerçek işte, 8 sene aldığım tüm gereksiz kemoterapilere lanet ediyorum işte! Çünkü sizin de bu oyuna gelmenizi istemiyorum. 

Matthew Mcconaughey'in oynadığı "Dallas Buyers Club" ı izleyin. İlaç sektörünün insanlar üzerindeki etkisini, sizi nasıl oyuna getirdiklerine şahit olun. Belki bir çoğunuz izlemiştir, çünkü film uzun zaman önce vizyondaydı. Biraz vaktinizi ayırıp, duyarlılık gösterip izleyin. Orda tüm gerçeklikleri bulacaksınız, vitaminlerin yasakladığı, bağışıklık sisteminizin güçlenmemesi için ellerinden geleni yapan doktorları ve Sosyal Sağlık Hizmetlerinin sizi bir şekilde kölesi yaptığı tedaviye şahit olun. Evet iyileşmek mental güçle elde edildiği gibi, doğal yollarla da tedavi ediliyor, ben 9 ameliyat geçirmiş bir insan olarak karşınızdayım. Senelerdir verilen kemoterapi zehirlerinin hiç bir işe yaramadığı gün gibi ortada, tekrarlıyorum beni iyileştiren ilaçlar değil! Aktif biorezonans ve vitaminlerim! Artık bağırıyorum size, çünkü karşıma geçmiş hala kemoterapiden bahsediyorsunuz bana, bu kadar saf olmayın, zehiri vücudunuza almayı bu kadar mı seviyorsunuz damarlarınızda o zehrin dolaşmasını.İnsanlarda sadisttik duygular var ama burda işlemesin lütfen..

Kemoterapinin o işlemeyen tedavisi, ne yazık ki sizi psikolojik olarak altüst ediyor, bende bu deneklerden biriyim işte, hemde ne yazık ki. Özgüveninizi altüst ediyor, aynada başaka birini görmeye başlıyorsunuz, gittikçe kendinize yabancılaşıyorsunuz. Bu ben olamam derken, o siz oluyorsunuz işte. O yitik, bitik karakter. Sonra devreye insanlar giriyor, sizin iyileştiğinizi söyleyip, umursamıyorlar sizi, anlayamıyorlar,çünkü yaşamadılar. Hastalık psikolojisinden anlayan bir insana daha çevremde rastlamadım, sesimi duyan beni anlayan birine. Sebep? Herkes kendi derdinde çünkü...İçinizde fırtınalar koparken onlar size günlük işlerinin yoğunluğundan bahseder durur, sizde bön bön bakadurursunuz. Aşkınızı anlatırsınız, o zaman da bön bön bakarlar. Artık sevgi ve şevkate inanmıyorum biliyor musunuz? Hayatımda hiçte yaşamadım, bana o sevgiyi verecek biri. Çünkü, hastasınız diye size esip geçiyor birçok kişi, kendilerini anlatıyorlar, duyarlı olduğunuz için dinliyorsunuz. Anlamaya çalışıyorsunuz, peki bizi kim anlayacak! Kimse, buna alışın. Ne yazık ki buna alışın. 

Ben kendimi sadece müziklerde ve sanatımda anlıyorum. Ona veriyorum kendimi. İfade edemediğim bir insan varlığında yaşamak istemiyorum. Algının düşük olduğu, özverinin olmadığı bir Dünya'da yaşıyorken hemde...
 İnsanlar ne kadar aciz aslında dimi? Ortak tek bir özelliğimiz varken hemde. O da mutlu olabilmek, olmaya çalışmaya çabalamak:) Herkese göre mutluluk kavramının sorgulandığı bu Dünya'da yaşayabilme hırsı ile budanabilmek. Renkleri görebilmek, gökkuşağını yakalamak, anı yakalamak, yanlızlığı tadarken bir elin sizin tutması, yaşadığınızı hissedebilmek, sevimli bir kedinin sizinle iletişim kurması, bir köpeğin sonsuz arkadaşlığı, çiçeklerin baharda yeniden açması tanıdık geliyor mu? Hırs, kin ve kıskançlıktan uzak değil mi bu dediklerim? Arada neden yaşadığınızı sorguluyor musunuz? Neden yaşıyorum diyor musunuz? Mutluluğunuz için uyuşturucu almanıza gerek yok yada iş yaşamında up olmaya. Çok güzel olmanıza da gerek yok, hergün güzel giyinmeniz de gerek yok. Daha nicelerini sayabilirim...

Ben napıyorum biliyor musunuz? Şapşal gibi insanları anlamaya çalışıyorum, evet şapşal dedim çünkü yaptığım bu şeyi çok tasvip etmiyorum. Bir sonuca varamadığım gibi, eee yukarda da söyledim bön bön bakıyorum onlara. Hırs ve ezikliğin bileşiminin görünce hele ki!
Ağır konuştuğumun farkındayım, bu benim kendimi ifade edebilme yöntemim, artık dışardan nasıl algılandığı inanın ki umrumda değil. Duygularımı döküyorum, hafif hafif hem de. 

Gece karanlıkken, gündüz gibi görebilmeyi başaran insanlara itafen bu yazım. Arada hayata bir dur deyin, bakın kendinize.Lütfen bunu bir ara yapın,sonra da yazımı tekrar okuyun. Sizi çok seviyorum, sevgim hep çok büyük ...