29 Aralık 2013 Pazar

14

 BİR SÜRÜ YENİ HABERİM VAR! HADİ BAŞLAYALIM!



   

Bu hafta ameliyat kampanyama katkıda bulunacak defilem için İzmir'e gittim. Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin Yeni Yıl koktelylinde koleksiyonum "Şamari" sergilendi. İzmir'e uzun zamandır gitmemiştim ve hava değişikliği inanın çok iyi geldi. Sevgili Ayşe Köksal Narinleydim tabiki de. Tek umudum defilenin kampanyama katkıda bulunması , bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Hala desteklerinizi bekliyorum!

İzmir dönüşünde artık çıkarmak istediğim markamın ve koleksiyonumun hazırlıklarına başladım, basın danışmanım ve hayatımda değer verdiğim eşsiz insanlardan biri olan Ayşe Narin ile biraz plan / program yaptık. İlerleyen zamanlarda birçok süprizim olacak sizlere. Artık çalışma ve üretme zamanı , 2014 te gerçekten farklı bir hayatım olacağına inanıyorum. Bir yandan kitabımı yazmaya devam ederken ,daha da çok şey yapma isteğini durduramıyorum içimde. Bence bu çok motive edici , zaman üretkenlik zamanı dedim ya ! :) 

Size geçen haftadan beri başladığım Biorezonans'tan bahsetmiştim değil mi? Biorezonans iyi gidiyor, doktorum Sinan Bey, tedavime ek olarak kullanmam gereken vitaminleri ve beslenme şeklim hakkında beni bilgilendirdi. Size bunlardan bahsetmek istiyorum şimdi...
Günde 10 gr C vitamini içiyorum yani günlük dozum 10.000 mg  ediyor. Eczanelerde satılan tablet C vitaminlerinin dozu çok düşük olduğu için çözümü 500 gr lik toz halinde Acide Ascorbique ( C vitamini ) alarak çözdük. Eczaneniz vitaminin toz halini Onur Kimya gibi büyük üreticilerden getirtebiliyor aklınızda olsun!



Bunlar bağışıklık sistemimi güçlendirmem için kullanmam gereken iksirlerim. Diğer bir tanesi de Noni vitamini günde 3 tablet, sabah-öğle-akşam tok karnına ! Bu vitamin Pasific Okyanusda ki adalarda yetişen Noni meyvasından elde ediliyor. Oranın yerlileri asırlardır bu meyvayı koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğu için bilinçli olarak tüketmekteymiş. 




HEY NONİ ?

Kseronin, noni meyvasının içinde ki en önemli maddelerden biri. Bu madde vücuda yeterli miktarda alınırsa hücreler kendini 100 günde bir yenileyebilir ve bu da doğru orantı da vücudun kendi kendini tedavi etme yeteneğini harekete geçirmiş olur. Bağışıklık sistemini, sinir sitemini ve dolaşım sistemini güçlendirerek yaşam kalitesini yükseltebiliriz. Umarım bu mucizevi meyvanın tüm faydaları, bende de en iyi şekilde etken olur! Tabi ki bunların haricinde hala Propolis ve Shark liver Oil'e devam!
Beslenme şeklim değişti, artık sadece ayda 1 kere et yememe izin var. Zaten hiçbir zaman ete karşı bir düşkünlüğüm olmadı,çoğunlukla sebze ağırlıkta beslenirdim, şimdide isabet oldu ! :) Onun haricinde şeker ve şekerli gıdalar kesinlikle yasak! Buna ev reçeli bile dahil, bende kendime diabetik vişne reçeli aldım :) Sorun yok kısaca ben çok memnunum hayatımdan ! Onun haricinde günde 3 litre su tüketmem lazım, bol bol yeşil sebzeler vs. bildiğimiz şeyler...

Yarın Amerikan Hastanesi'nde Onkoloğum Prof.Dr.Sevil Bavbek ile randevum var. Ameliyat sonrası beni muayene edecek ve kullanmam gereken yeni bir ilaç varsa belki de ,onu öğrenmiş olacağım. Kemoterapi tedavisine karşıyım önceden de demiştim , zaten bugüne kadar kullanmadığım ilaç kalmadı. Gemzarlar, ifosfamideler, Yöndelisler, Adriamycinler , Holoxanlar hiçbiriniz bana iyi gelmediniz. Artık daha farklı yöntemleri denemenin zamanı geldi...

2014 benim için uğurlu olacak inanıyorum. Çünkü rakamlar beni anlatıyor bu yıl ! Şubat 2.ay ve 14 şubat benim doğum günüm, bu seneye pozitif başlamayı seçiyorum bende ! Haberiniz olsun bu yıl herkes için GÜZEL !

Bir daha ki zamana kadar...MUTLU YILLAR!!



23 Aralık 2013 Pazartesi

İZOLE OLMAK ZORUNDA MIYIM?

                    
HASTALIĞIMI BEN KENDİM Mİ İSTEDİM? BEN Mİ HASTA ETTİM KENDİMİ?



Sinovial Sarkoma'ya ben mi teslim ettim kendimi? Bunu hep soruyorum. Ne kadar hasta etmiş olabilirim ki vücudumu?

Bir süre sonra çevrenizdekiler hastalığınıza bahaneler bulmaya başlıyor, şunları yapmıyorsun, dikkat etmiyorsun kendine.O yüzden hastalanıp duruyorsun. Onu yapma bunu yapma diye söyleniyorlar.O zaman içime bir ateş düşüyor, kalbim daha hızlı atmaya başlıyor, ellerim terliyor, başım dönüyor. Suçu kendim de aramaya başlıyorum. Ben hep yanlış mı yapıyorum? Sonra çevreme bakıyorum, çevremdeki gençlere... Hergün 2-3 litre içki içenden tutun, uyuşturucuyu günlük hayatının bir parçası haline getirmiş birçok kişiye. Ben onlar gibi yaşamak istemiyorum ama hasta psikolojisinde boyle karşılaştırmalar yapıyor insan istemsizce.
Bu virüs bir şekilde vücudum da ve bende elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Beni suçlamayın yeter ki...
Yaşamak benim de hakkım ve eğer az bir zaman olsa da dilediğim gibi yaşamak istiyorum. Yeter ki suçlu yada suçsuz aramayın.



Cumartesi gecesi Moda'daydım. Heryeri ışıl ışıl süslemişlerdi Ali Usta Dondurmacı'sının önünde çektim bu fotoğrafı. Ağaçların üstü ışıklı fenerler ve plastik balonlarla bezeliydi. Yılbaşı yaklaşırken yeni bir senenin bana getirdiği mutluluk ayrı bir güzel oluyor, böyle özel günler benim içimde hep bir heyecan yaratır, bu durum küçüklüğümden beri böyledir. Doğum günlerimde de aynı şey geçerlidir. Bu kendime karşı yarattığım bir bahane, sebebi sadece mutlu hissetmek için ! :) İstanbul'da sokakta yürürken çoğu insanın gülümsemediğini görüyorum, insanlar birbirine somurtuyor, mutsuzlar. Genel olarak da, güne başladıklarına lanet ediyorlar, arabalar yayaların üstüne kırıyor direksiyonlarını, taksici kısa mesafe bindiniz diye gideceğiniz yere kadar size yol boyunca küfredip duruyor, yolda yürürken size hızla biri çarpıp geçiyor ve özür dilemiyor. Bunların hepsi yaşamaktan zevk almayan insan davranışları, oysa ki hayata güzel tarafından bakmaya çalışsalar, sakin ve dingin olsalar bunların hiçbiri olmayacak. Gittiğim birçok avrupa kentinde durum böyle değil ama, insanlar mutlu ve pozitif enerji yayıyorlar etrafa. Barcelona'da mesela. İşe giderken bisiklete biniyorlar, Barceloneta plajında evden getirdikleri sağlıklı yiyeceklerini yiyorlar , denize giriyorlar, gençler Macba çağdaş sanat müzesinin önünde kaykay kayıp estrella biralarını içip eğleniyorlar.Hepsinin tek bir ortak tarafı var, hayatı yaşamayı bilmek. Bunun sosyoekonomik durumla hiçbir alakası yok, oraya gittiğimde ekonomi Türkiye'den beşbeter durumdaydı inanın, hergün sokaklarda protestolar vardı ayrıca . Ama, insanlar ne olursa olsun yaşamak için mutlu olmayı tercih etmiş, bizde bunu yapmalıyız! Mutsuz olmak için bahaneler aradıkça mutsuz olmayı en başından kabul etmiş olursunuz! Gülümseyin yeni yıla girerken ilk hedefiniz bu olsun, ne olursa olsun MUTLU OLACAĞIM !!!



20 Aralık 2013 Cuma

ÇİÇEKLERLE BEZELİ OLSUN

SOĞUK BİR ARALIK SABAHI, YANLIZLIĞIMLA KONUŞURKEN BİRDEN SEN GELDİN AKLIMA. BENİ ÇARESİZ YAKALADIN, O AN ÇİÇEKLERLE BEZELİ OLSUN ETRAFIMIZ HİÇBİRŞEY DÜŞÜNMEDEN, SADECE SEN OL...


Kış aylarının melankolisi üzerimize çökmüşken,yanlızlığınıza diğer bir yanlızlık daha ekleniyor. Ağırlaştığınızı hissediyorsunuz değil mi böyle zamanlarda? Ruhunuzun ağırlaştığını... Dışarı çıkarken üşümemek için kat kat giyindiğimiz gibi, ne külfet ama! 
Isınmak için bakınıp duruyorsunuz, belki sıcak bir hırka işinizi görecek yada sıcak bir gülümseme. Sarınıp giyindikçe içiniz ısınıyor yavaş yavaş, atkımı burnuma kadar çekeyim diyorsunuz, berem iyice kulaklarımı örtsün. Bunu yapma sebebiniz ise; sadece güven duygusu...

Ben sarkom ile yaşamaya çalışırken, hayatımda birçok duygusal çalkantı oldu bu zamana kadar. Tek istediğim şey ise; rahatça yoluma devam edebilmekti ama bunu çoğu zaman yapamadım inanın. Bu süreçte insanların, son derece tahammülsüz ve bencil olduğunu öğrendim. Üzüldüm birçok kere küçük küçük şeylere,fakat emin olun başa çıktığınız hastalığın yüceliği sizi o kadar güçlü yapıyor ki, gülüp geçiyorsunuz adeta hayatsal dramalara...

Varolan bir derdim var, bunu gözardı etmiyorum seninle yaşamayı öğrendim.

Aradığım güven ve o huzur hissi, yavaş yavaş hayatıma dahil oluyor artık. Ben hayata ve hastalığa bu kadar güçlü dururken, hayatıma giren o güçsüz ve zayıf karakterli insanlar anında yok olup gidiyorlar dolayısıyla. Aslında bu denli güçsüz olmalarını anlamıyorum, sizin bakıcınız ben oldum anımsıyor musunuz? Hala da merak edenler var, merak etmeyin ben gayet iyiyim. Esas ben merak ediyorum sizi, ayağınız kayıp düşmüşsünüzdür belki, dizinizde küçük bir yarık olmuştur, o kanıyordur. Yara bantı almadan, ağlamaya başlamışsınızdır siz şimdi? :) 

PARLAK IŞIKLAR VAR ÇEVREMDE

Gözlerimi kamaştıran o kadar çok şey var ki şu an hayatımda, belki de hiç olmadığı gibi. Sanırım ben parlak olmayı öğrendim, parıltımı ve enerjimi karşımdakiyle de paylaşmayı. Aslında herkesin içinde o ışık var fakat o ışığı söndürüyor bir çoğunuz. 
Bencillik, kin, kıskançlık bu ışığı söndüren birçok unsurdan bazıları. Güzel olanı yaşamak varken kendinize bu kadar acı çektirmeye ne gerek var ki? Eğer bu eziyeti hala kendine yapan varsa, lütfen bir daha düşünsün. Yaşamanın ve yaşamın değerini bilmek adına bunu kendiniz için yapın, hiçbir şey için geç değil. Bazılarınız ise bunu biliyordu ama uygulamıyordu, hadi uygulamak adına bir fırsat! Işıkları tekrar yakın, parlasınlar, parladıkça sizi mutlu ve güvende hissettirsinler. İçinizi ısıtsın o sıcak dalgalar, gözlerinizi kapattığınızda hareler belirsin.Bunu yapın , benim tavsiyem gülümsemek adına herşeye değer...


16 Aralık 2013 Pazartesi

OLAĞANÜSTÜ


KÜÇÜKLÜĞÜMDEN BERİ, FARKLI BİR HAYAT YAŞIYACAĞIMI HİSSEDİYORDUM. BU HİS İÇİMDE HEP VARDI. NEYSE Kİ YANILMAMIŞIM, BİR SÜRÜ OLUMSUZLUĞA RAĞMEN FARKLI OLMAK GÜZELDİR, NADİRDİR, VAZGEÇİLMEZ VE TEKTİR... 




BİZ RÜYADA MIYIZ?

Çocukken ablam beni küçük kardeş olarak gördüğü için pembe yalanlarla kandırırdı. En çokta, "Biz rüyadayız aslında, sen şimdi uyuyorsun" diyerek inandırmaya çalışırdı, ben de inanırdım ve uyanmak isterdim :) Emin olun ki , bu yalanlar bende zaman zaman travmalara yol açtı. Onu başka bir gün sizinle paylaşacağım. Bazen bu küçük yaratıcı hatıralar aklıma gelir, gülerim kendime ve ablama...

14 Şubat 1983 te, akşam 19.00 da Şifa Hastanesinde doğdum. Ablamla doğum günlerimiz aynı, ikimizde planlı bir şekilde doğmamışız. Belki de dediğim gibi , farklılık doğduğum andan itibaren benimleydi. Dünya'ya gözlerimi açtığımda, İstanbul'da bütün yolları felç edecek şekilde kar yağışı olmuş, annem 1-2 gün hastanede mahsur kalmış. Bence hastanede yataktayken kar yağışını izlemenin ayrı bir zevki var, bunu ben de yaşadım ve gerçekten huzur vericiydi. Bağırsak enzimlerim tam olarak gelişmemiş bir şekilde doğmuşum ve doğumumu takiben bir kaç ay başımdan serumla beslenmişim, sonrasında annemler yurtdışından getirttikleri özel mamalarla beslemiş beni. Danimarka'da ki bir akrabamız aracılığıyla geliyormuş diyet mamalar. 1 sene sonra herşey normale dönmüş neyse ki...Ben güçlüyüm söylemiştim size! :)

Küçükken de mutlu bir çocuktum, ufacık şeyler beni gülümsetiyordu, hatırlıyorum. Sürekli resim yapardım, küçüklük fotoğraflarımda hep birşeyler çizerken ve müzik dinlerken yakalanmışım karelere. Keşke o günlere geri dönsem, daha hasta bile olmadığım zamana...



HAYATIMIN SÜPRİZİ ?

Kanser teşhisi konmadan önce içimde garip bir his vardı, bunu sonraları oturup ciddi ciddi düşündüm. Hislerim bu denli kuvvetli miydi acaba? Başıma birşey gelecek ya da hayatımda farklı  birşeyler olacaktı. Bunun çok ilginç ve gerçek bir hikayesi var aslında, ama bunu kitabımda paylaşacağım sizlerle. Daha değil, bu süpriz için bir süre daha beklemeniz gerekecek.

Kanserden önce küçük küçük hastalıklarla uğraşıyordum, kansızlık gibi. Uzun bir zaman demir eksikliği tedavisi gördüm, Ferro Sanol diye bir ilaç kullandım 1-2 sene süreyle. Zaten 2007 'de ilk ağrı şikayetiyle gittiğimde acile, ağrının kansızlıktan dolayı olabileceğini söylemişti doktorlar. Bana 1,5 ay kanser teşhisi KONU-LA-MA-DI! Konulamadı diyorum çünkü, Yumuşak Doku Sarkomu ( YDS ) karın bölgesinde çok ama çok nadir görülüyor. Aynı hastalığa şarkıcı Kayahan'da yakalanmıştı, onun kemiklerinde vardı ama, benim teşhisimden birkaç sene önceydi.

Tekrar teşhis kısmına dönecek olursak, ağrı şikayetlerimin demir eksiliğinden dolayı olmadığı anlaşılınca, Ailesel Akdeniz Ateşi denilen bir hastalığa yakalandığımı söylediler. Benzer semptomlar göstermişim (Onlara göre). Ailesel Akdeniz Ateşin de atak şeklinde ağrılar oluyormuş yani lokalize abdominal ataklar, benimde karnım ve sırtıma ara ara çok şiddetli ağrılar saplanıyordu. Ayrıca bu hastalığın genetik geçisinin aile ağaçları incelendiğinde mutasyona uğradığı görülüyormuş yani bizimde aile çok karışık ırklardan oluştuğu için olası bir Akdeniz Ateşi vakası olmuş oldum :)  Bir ay Kolşisin kullandım, fakat bu ilaç karaciğer değerlerini yükseltiyordu, değerlerim 1 ayda 2 katına fırladı. Bu hapı kullandığım halde ağrılarımın geçmemesi üzerine tekrar acile gittik bu sefer MR çekildi, 2-3 haftada devlet hastanesinde MR sonucunu bekledik. Şimdi bu gibi test sonuçları devlet hastanelerinde bu kadar geç verilmiyor , fakat o dönem 2007 de inanın ki durum böyleydi. 4. evre teşhisi konsaydı emin olun 2 ayda ölümün rüzgarında savrulup gitmiştim malesef ki...

Umutsuz olmadım hiçbir zaman, bunu sizde çok iyi biliyorsunuz artık , pozitif düşüncenin insanoğlu üzerinde ki olağanüstü etkisinin örneğiyim ben. Bu hafta yeni bir tedaviye başlıyorum. Biraz size bundan bahsetmeliyim!

YENİ BİR BİOREZONANS

Biorezonans uzmanı Dr.Sinan Akkurt milliyet gazetesinde ki röportajım üzerine benimle iletişime geçti ve uyguladığı Biorezonans yönteminden bahsetti. Çarşamba günü ilk tanışma ve programlama randevumdan sonra, Perşembe günü itibariyle bu tedaviye başlıyorum, gerçekten bana çok çok iyi geleceğini hissediyorum. Bu yöntem şöyle ki, vücudumuzda organlarımızın, hücrelerimizin ve dokularımızn kendine özgü , farklı frekansları varmış. Her hasta, bireysel ve birbirinden farklılık gösteren frekanslara sahipmiş. Hastalandığımız zaman da vücudumuza giren yabancı frekanslar yani virüsler,bakteriler ,alerjenler..gibi, bizim sahip olduğumuz normal frekans değerlerimizi bozuyormuş. Hastaya ait bu  frekanslar biorezonans terapisiyle ters çevrilerek normalleştirildiği için bağışıklık sistemini bozan engeller kaldırılmış olup ve organizma sağlıklı çalışır duruma kavuşup, sonuç olarak da iyileşme sağlanmış oluyormuş.
Ben bu tedaviye inanıyorum ! Umarım beni de iyileştirir!

Sağlık durumumu soracak olursanız, şu an birçok kişiden çok çok daha dirençliyim. Ameliyat sonrası bir süre daha dinlendirmek durumunda olduğum vücuduma bugün itibariyle Propolis, alkalin diyeti ve shark liver oil vitamini takviyesine başladım. Yeşil sebze suyumu da bugün içeceğim, eski rutinim devam ediyor kısaca! Ben çok iyiyim, ya siz?


11 Aralık 2013 Çarşamba

BEN GİBİ...


ARTIK GÜLÜMSÜYOR MUYUZ?




Yeni bir haftaya pozitif başladığımdan ötürü herhalde , hala gülümsüyor olmam gerekli ve evet gülümsüyorum! :) Dün Amerikan hastanesindeydim. Ameliyat sonrası dikişlerim alınacaktı, ayrıca patoloji sonucum...

Patoloji sonuçlarının iyi çıkması önemliydi çünkü MR'da çıkan iki kitle haricinde başka dokularda alınmıştı ameliyat sırasında.Eğer onlarda sinovial sarkom çıkarsa biraz moralimi bozacaktı bu durum.Hastane koridorlarında yürürken eğer kötü birşey çıksa bile moralimi bozmamalıyım diye geçirdim aklımdan, her ne olursa olsun önceki patoloji raporlarına göre daha iyi çıkacağı belliydi. Patoloji raporum çıkmıştı, zarfı uzattılar bana. Zarfı açtığımda yine o sevimsiz fotoğraf karşımdaydı..



SİZİ SEVMİYORUM, İSTEMİYORUM AMA ISRARLA VÜCUDUMU ELE GEÇİRİYORSUNUZ.
ASALAK GİBİ YAŞAMAYA DEVAM EDİN...

Karşımda ki fotoğrafta duruyorlardı, anneme balık eti gibi gözüküyor dedim. Annemde "Zaten balık eti kıvamında olduğunu söylüyorlardı" dedi. Fotoğrafa bakıp tekrar güldüm. Sonra raporu okumaya başladım, 7 tane doku alınmıştı, 5 tanesine sinovial sarkom teşhisi konmuştu. Grade 3 olmuş. Sol karın bölgemden alınan kitle MR'da çıkan büyüklükten 2 cm daha fazlaydı, yani 8 cm e ulaşmıştı. Diğer 4 tanesi ise 1 cm'den küçüktü. Bu sevindirici bir haber!



Dursun Bey'in odasına çağrıldık. Dursun Bey beni görünce "Sanki hiç ameliyat olmamışsın gibi, gözde neyse ki ameliyatları çok iyi tolere ediyor" dedi. Gayet iyi gözüküyordum gerçekten, vücudum dik bir şekilde yürüyebiliyordum hatta. Dikişlerim çok güzel kaynamış, hepsini aldı Dursun Bey. Canım biraz acıdı ne yalan söyliyim ama sesim çıkmadı :) Artık dikişlerden de kurtulduğuma göre, bu süreci geri bıraktım. Çıkarken Dursun Bey, "Umuyorum ki, artık buraya çok sık gelmemeni temenni ediyorum" dedi. Güldük, gülümsedik.
Hastaneden ayrılırken mutluydum, dışarda kar yağışı başlamıştı. Karın benim için ayrı bir güzelliği var, bende kar yağarken Dünya'ya gözlerimi açmışım. Hatta annem hastanede mahsur kalmış 1-2 gün :) Hala ,izlemeyi de , karla oynamayı da çocuk gibi severim. Ben hala çocuğum ve bu his içimden gitmeyecek..

Bu güzel haberlerin haricinde işle ilgili gelişmeler de var, onları sonra ki günlerde tam netleşince sizinle de paylaşacağım. Size yazdığım bu yazılar haricinde, kitabıma devam ettiğimi söylemiştim. Kitabımı yazarken bazı yerlerde istemediğim anılarımla karşılaşıyorum. Bu durum beni birazcık zorluyor, ama yazmak istiyorum.Yazdıkça rahatlıyorum aslında, rahatladıkça daha da iyi hissediyorum. Yaşanılan bazı şeyleri arka plana atmamak gerekiyor, yüzleşme zamanı bu zamanmış meğer. Kitabımı bitirince, kendimi daha güçlü hissedicem,bunu biliyorum :)

Yılbaşından önce onkoloğum Sevil Bevbek 'e gidiceğim patoloji raporumla. Durum değerlendirmesi yapıp, bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğimizi konuşacağız. Umarım, onunda yorumları olumlu yönde olur. Şimdilik sakin kalmayı tercih ediyorum, panik yapılacak bir durum da yok zaten. Vücuduma bu sefer de karşı koyacağım, hala benden kork Sarkom! 3 sene içinde senden eser kalmıyacak, tarihe karışacaksın. Hislerime güveniyorum ve hislerim bunu söylüyor bana.  Rüyalarımda , gerçekte...

Bugün, bu güzel haberleri kutlama adına kendimi ödüllendiricem, dışarı çıkıcam biraz daha uzağa. Hakettim değil mi ? Belki erkek arkadaşıma bir kar topu fırlatırım. Çok soğukta kalmıcam merak etmeyin. bir daha ki zamana kadar.. Görüşürüz..


9 Aralık 2013 Pazartesi

DERİN BİR NEFES BU SEFER


  YENİ BİR HAFTA, YENİ BİR GÜN , YEPYENİ YENİLİKLER...



Ameliyatımı atlatalı tam tamına 10 gün oldu, hastane süreci gibi iyileşmemde hızlı geçti. Dün ilk defa dışarı çıktım, bol bol kedi sevdim, derin derin nefes aldım Moda'da...

Herşey bıraktığım gibiydi, kaldırım taşları, insanlar, ağaçlar, simitçiler...İncelemeyi seviyorum, uzun uzun sadece bir yere bakmayı, baktığım yer hakkında hayal kurmayı. Evet, hayal kurmayı ne kadar sevdiğimi size söylemiştim bir çok kere değil mi? Buraya sonra tekrar döneceğim.Unutmayın. Dün pazar günüydü, hava güneşliydi ama soğuktu. Yürümek için çıktım, sıkıca giyindim, atkı ,bere ne varsa geçirdim üstüme yine de üşüdüm. Ameliyat yerlerim sızladı yürürken ama ben yürümeye devam ettim. Geçerken insanlara çarpmamaya çalıştım, onlar benim ameliyatlı olduğumu bilmeden üstüme üstüme geliyorlar, bu onların suçu değil tabi ki! Nerden bilsinler... Böyle anlarda görünmezi oynamak hoşuma gider. Daha çok yere bakarak yürürüm, yere bakarken düşünürüm, geçtiğim yerleri hayal ederim, o zaman yanlızım işte. Birinin yanımda olup olmaması önemli değil. Ben burdan geçmiş miydim daha önce? 

Tedavi gördüğüm zamanlara geri dönelim şimdi... İlaçlar damarlarımdan geçerken, bir yolculuk başlıyor.Zehir vücuduma yayıldıkça, ben orda hikayeme başlıyorum işte. Bugüne kadar kabullenemediğim tek şey, o anı yaşamak zorunda olmak. O yatakta 1 hafta boyunca yatıp, 24 saat zehirin damarlarımdan tüm vücuduma yayılışına seyirci olmaktaktan bahsediyorum. Belki de iyileşme umuduyla, belki de geri dönüşü olmayan bir yola girerek...O esnalarda ben, gözümü kapatıp kendimi başka bir hikayenin kahramanı yapıyorum. Bunu yapmalısınız sizde, zor değil. Önce gözünüzü kapatın, sonra derin derin nefes alıp sakinleşin. Derinden çok derinden gelecek olan huzura bir adım yaklaşacaksınız o zaman. Tam da o an da!

Kemoterapi ilaç ünitelerinin sesi kesilmeye başlıyacak, damarlarınızdan toz pembe renkte sıvılar geçmeye başlıyacak bu sizi mutlu edecek işte! Bu mutluluk ! O an evinizin en huzurlu yerinde yatağınızda ya da en sevdiğiniz koltuğunuzda oturmuş kahvenizi yudumluyorsunuz, bir yandan planlarınızı gözden geçiriyorsunuz bir yandan da güzel bir müzik çalıyor arkadan...

Bende son tedavimde bunu yaptım, işte şimdi vakti geldi. Uzun zamandır yazmak istediğim kitabımın ilk sayfalarına başladım, o zaman hayalim bir an önce iyileşip yazı yazmaya başlamaktı. Şimdi gerçekleştirebilmenin sevincini yaşıyorum içimde, planlarım yavaş yavaş gerçekleşiyor. Buna inanmak çok zor değil başarmak zaten hemen arkasından geliyor. Ben yapacaklarıma odakladım, siz bu hafta kendiniz için neler yapıyorsunuz? 


8 Aralık 2013 Pazar

BUGÜN MİLLİYET PAZAR EKİNDEYİM, ALMAYI UNUTMAYIN!


Gazetede kampanya bilgilerim yazılamadı o yüzden burda yayınlıyorum.

Türkiye İş Bankası Konak Şubesi 3408 2290727

IBAN: TR09 0006 4000 0013 4082 2907 27



6 Aralık 2013 Cuma

YENİ BİR DARBE MİYDİ O ?


HER YENİLGİ DAHA DA GÜÇLENMEYİ , HER KÖTÜLÜK DAHA DA İYİ OLMAYI , HER DARBE YENİ BİR GÜZELLİĞİ TEMSİL EDER..





Sabah, Dünya'ya gözlerinizi açtığınızda olacaklardan habersizce, o ilk andan bahsediyorum, ilk saliselerden...
Bilincinizin tam yerine gelmediği o küçücük birim zamandan...
Anımsadınız mı? O an nerede uyandığınızın bile farkında olmadığınız anlar..Bir önce ki güne dair, en ufak bir anı canlanmamışken daha, kafanızın içi tertemiz, yepyeni..

O anlar için, çok kere keşke dedim ben işte. Keşke, keşke..

Ruhuma sakladığım o kadar çok şey var ki, bu gücü nasıl elde edebiliyorum sanki. Bu bahsettiğim güç, yaşadığım tüm kötü şeylerin toplamı. İkisi birleşince nötr oluyor bilir misiniz? Ruhum çoğu kez taşlaşıyor, donuyor, yanıyor sonra toprakta eriyor ordan da kül olup, kayboluyor...
Kaybolunca büyük bir rahatlama yaşıyorum, herşeyin ötesine geçebiliyorsunuz o andan itibaren. Yaşadıklarım zor, kimse benden daha iyi bilemez ama küçük ipuçları veririm ben sizlere, sadece ve sadece...
Hayatıma soktuğum insanlar, en yakınımdakiler seyirciler bunlara adeta. Ben sizi anlıyorum, benliğimin bir köşesinde.. Siz de ipuçlarımı takip edin, derinde bir yerde bir zaman karşılacaksınız. Zamanını ben de bilmiyorum inanın ki. O güzel şeyler beni de sarmalıyacak, benim tek bir inancım var, o da BEN..Varoluş sebebim, varlığım ve bu dünyada ki gölgem. Bazı günler gölgemi göremiyorum ama, benimle saklambaç oynuyor, "Nerdesin? " diyorum ona. Hiç ses vermiyor, aramaya devam ediyorum, tüm gün her yere bakınıyorum, tekrar tekrar sesleniyorum. " Nerdesin, nerdesin ! " ....Ses yok... "Bir daha geri gelmiyecek misin ?".........Uzun bir sessizlik..........Çok uzun bir sessizlik.......Sessiz.....Ses......?......

Bir süre ondan habersizce yoluma devam ediyorum, bazen unutuyorum, bazen hatırlıyorum, bazen gözlerim doluyor. Bazen saate bakıyorum, bazen takvime. Sonra ne önemi var ki diyorum. Onsuz da yapabilirim değil mi? Size soruyorum ..

ONSUZ YAPABİLİR MİYİM?

Bir insan gölgesi olmadan yaşar mı? O zaman umudu kaybedebilir mi?
Umudun tükendiği anda !!!!!!!!!!!! BİR SES !!!!!!!!!!!
Duydunuz mu? Ben duyuyorum, çok derinden tıkırtılarını, yavaş yavaş zemini aşındırıyor, yorulmuş, bitkin ama çaba gösteriyor, biliyorum. Yanıma gelecek ya da bir dakika, onu ben bulacaktım zaten. Sessizce, sakin adımlarla ilerliyorum. Bastığım yerin önemi yok, biliyorum ki onu bulucam. Seslensem mi acaba? Bir daha ?
Ya yine kaçarsa..O an, güzeli hayal etmeye başlıyorum zihnimde, en güzelini. Mesela mı ?



SANA SORABİLİR MİYİM?

Çimlerin yeşili o an daha bir canlı, peki ağaçlara ne demeli. Gün batımının ışığı gövdelerine vurmuş alev rengi, ne kadar gözümü aldı o benim. Karşımda beyaz bir melek var, topraktaki küllerimle besleniyor, onun bedeninde küçük küçük hücreler...Onları yuttukça, daha da güçleniyor.Ona sormam lazım ,artık sorabilir miyim ?

- Gölgemi kaybettim, bir süredir buralarda geziniyorum yolumu kaybetmiş durumdayım.Biz nerdeyiz ya da sen burda mısın ?

Külleri yemeye devam ediyor, çok sakin, bencil olmayıp bir süre onu izliyim diyorum kendime. Rahatsız edilmek istemiyor galiba. Ben de yorulmuşum, yumuşak gözalıcı yeşil çimlere yavaşça uzanıyorum.Gözüm melekte. Kısa bir süre gökyüzüne bakıyorum, evren ne güzel , ya yaşamak! O eşsiz Dünya'da ne kadar çok güzellik var, bulutlar yer değiştiriyor, geceye hazırlıyorlar kendilerini. Bazısı birleşiyor kocaman bir bulut oluyor, bazısı küçük küçük parçalanıyor, bir yerde yok oluyor, orda gökyüzünün maviliği çıkıyor işte. İçimden vay be diyorum..Yeşilin , mavinin , alev tonlarının içinde hatta yanımda bir de bembeyaz bir melek var !!!

- MELEK ? MELEK ? NERDESİN ?

Hayır, bana yardımcı olacaktı oysa ki. Gözlerimden yaşlar süzülüyor, istemsiz gözyaşları.. Akıyor, toprağa düştü bir tanesi ..

Hayretler içerisinde kalıyorum o an ! Gölgem yanımda ,gelmiş beni bulmuş, ben onu bulmadan hemde !!
Mutluyum sadece mutluyum..

MUTLUYUM...

Umudumu kaybetmedim, belki de hiç gitmemişti o. Ben öyle sandım, SENİ SEVİYORUM BİLİYORSUN.
Seni Seviyorum...


MEDİCAL


AMELİYAT BİTTİ , YENİ BİR BAŞLANGICA İLK ADIMLARIMDA BANA YARDIMCI OLACAK SİLAHLARIM..

NEDİR Mİ ONLAR ?




CLEXANE VE PANTPAS

Ameliyat sonrası clexane kullanmamız çok önemli ,kan pıhtılaşmasını önlemek için. İğneyi önceleri eczane'de yaptırıyordum, artık öğlenleri annem yapıyor. İğne çok yakıyor ama yaklaşık 1 dakika sonra hiçbir sızı kalmıyor kolunuzda. Ben 20 gün boyunca clexane iğne olucam. Pantpas ta kullandığım ağrı kesicilerden midemi korumak için.




MİNOSET VE VOLTAREN

Ağrı kesici olarak bu sefer minoset verdiler , günde 3 kere 1 tablet içiyorum. Voltarende ameliyat sonrası sürekli sırt üstü yattığım için ağrıyan yerlerime kullandığım bir krem.





EFEXOR VE DESYREL

Benim için olmazsa olmazlardan. Efexor , psikiyatristimin psikoterapi eşliğinde bana tedavi olarak uyguladığı ilaç. Kafamdaki düşünce kaosuna en etkili çözüm getirmiş ilaçtır efexor. Bugüne kadar birçok antidepresan kullandım ama uzun zamandır bana en iyi gelmiş olanıydı. Desyrel ise uyku ilacım, rahat uyku uyuyabilmemin sırrı..



5 Aralık 2013 Perşembe

AMELİYATIN ARDINDAN


KORKULARIN ÜSTÜNE GİTMEDİĞİM DE  , ONLARIN BANA GELECEK CESARETLERİ OLMUYOR. BEN YAKLAŞTIKÇA ONLAR DA BANA YAKLAŞIYOR, BİR YERDE BİRLEŞİYORUZ, AYRILCAĞIMIZ ZAMANI BİLE BİLE ..




5 Aralık 2013 günlerden , 6 gün önce korkulu ve heyecanlı bir bekleyiş vardı, şimdi ise hiçbir duygudan eser yok içimde. Hafiflemişim, arınmışım ve adeta yeni bir beden de varolmuşum gibi..

Hatta bu sabah aklıma, yaratıcı bir hikaye geldi! Karnımda dikeyine 25 cm lik, yatay olarak da 10 cm lik kesikler var. Bu doğrusal çizgiler 1 cm lik ara ile zımba tel ile dikili. Bende düşündüm ki ; beni karnımdan kesip, başka bir klon bedene adapte etmişler. Hiç bir kanserli hücre barındırmayan , bağışıklık sistemi gayet güçlü, bedeni yeni doğmuş bir bebeğin sahip olduğu gibi saf ve temiz. Bu da benim inanışım, merak etmeyin tüm beyinsel fonksiyonlar yine Gözde'ye ait :)

Sci-fi hikayemden sonra , gerçekliğe dönmenin zamanı artık. Dün itibariyle taburcu oldum,  hastaneden ayrılırken, tüm kan tetkiklerim normaldi, tabiki yavaş yavaşta olsa yürüyebiliyor , yataktan istediğimde kendi kendime de kalkabiliyor durumdaydım. Dursun Bey, artık hasta değilsin gitmenin zamanı geldi ,hiç bir sorun yok dediğinde, gözlerimin içi ışıl ışıldı ..Odamı, yatağımı çok özlemiştim. Hastane yatağı ,odası ne kadar konforlu olursa olsun , kendi odanızın atmosferinin ve rahatlığının kesinlikle yerini tutmuyor. Karşılaştırmak dahi saçma ! :) Eve gelir gelmez , uzun ve sıcak bir duş aldım , sonra yatağıma ,yorganıma sevgilime sarılırcasına sarılıp, huzur içinde uyudum. Dün çok halsizdim, hastanede saat başı tansiyon , nabız, oksijen ,ateş gibi kontroller için uyandırılıyorsunuz o yüzden orda ki uykunuz sürekli bölünüyor. Hiçbir zaman tam dinlenmiş olarak hissedemiyorsunuz malesef ki :(


Şimdi videoyu geriye sarıyorum , 29 Kasım cuma 'ya..


GENEL UYARI !


ANLATACAKLARIM BİLİNÇ DÜZEYİNDE DEĞİŞİM YARATABİLİR ,UPPSS..DÜŞMEYİN SAKIN !

29 kasım önemsiz bir tarih , daha önce de dediğim gibi ameliyatımın cuma günü gerçekleşmesini ben istedim. Çünkü, cuma günlerini seviyorum. Sevmediğiniz birşeyi sevdiğiniz bir günde yaptığınızda daha bir tahammül edilesi oluyor.

O sabah 5.45 te uyandım, duş aldım ,hazırlandım. Sonra taksiyle hastanenin yolunu tuttuk.Tüm odalar dolu olduğu için bir süre girişteki koltuklarda bekledik, yaklaşık 1 saat kadar. O sırada bir- iki fotoğraf çektim hastanenin içinde, daha doğrusu onlar beni uyarana kadar..




Sonra numarasına bakmadığım bir odaya aldılar bizi. Ben odadan ameliyathaneye baygın şekilde inmek istiyordum çünkü , ameliyattan önce o soğuk ameliyathane bölümünde gezinmek çok hoş hatıralar bırakmıyor insanın bilincinde. Bana yüksek bir mg dozajında xanax haplar verdiler, bunlar heyecan gidermek içindi, sanmayın onlar bana yetecek! :) Bu arada 7 saate yakın açtı midem  ve Dursun Bey'in önceki ameliyatında oluşan bir komplikasyon nedeniyle operasyonu uzamıştı. Ameliyata 1 saat kadar geç girecektim, ama zamanın nasıl aktığının da çok da farkında değildim hani. Xanax'ın etkisiyle erkek arkadaşım,annemi ve sevgili ablamı da epey güldürmüşüm. Sonra vakit geldi, beni aşağıya indirdiler, ilk olarak ameliyathane öncesi hazırlık bölümünde beklettiler, beni orda bayıltıcaklardı isteğim doğrultusunda. Erkek arkadaşımda yanımdaydı, bize kıyak geçtiler:)  Erkek arkadaşım, bana bayılmam için damardan ilaç verdiklerinde şöyle bir soru yöneltti :

- E: Gözde , şu an kaç şişe şarap içmiş gibi kafan ?

- G: Dursun beyle birlikte balkonda şarap içiyoruz........Sessizlik.......

Ahah..Ağzımdan çıkan son sözlerin bu olduğunu duyunca ameliyat sonrası büyük bir gülümseme oluşmuştu yüzümde. İlk sorduğum şey ise , " Dursun Bey duymadı değil mi ? " :) Neyse ki o esnada orda değilmiş.

GÖZLERİMİ AÇTIĞIMDA YİNE YANLIZDIM..




Ameliyat sonrası en rahatsız edici süreç yoğun bakımdan hastane odasına alınana kadar geçen kısım. Çünkü yanlız uyanmak, insanı korkutuyor. Bu sefer önceki deneyimlerimden ötürü, kıvrak zekamı kullanarak 1 saat içinde kendimi odaya çıkarttırdım.

NASIL MI?

Gözlerimi açtığımda yine yanlızdım, boynumun sağ kısmında şiddetli bir ağrı vardı. Uyandığımı gören hemşire yanıma yaklaştı ,gülümsüyordu, " iyi misiniz ? "diye sordu. Kafamı sallıyarak iyi olduğumu ifade ettim. Ardından boynumun çok ağrıdığını ve oynatamadığımı söyledim. Sonra bana sıcak su torbası getirdiler, ağrıyan yere onu koydular, biraz biraz iyi gelmişti. Hemşireye ne zaman odama çıkabileceğimi sordum, "Kendinize gelene kadar burdasınız" dedi. " Yani ne kadar bir süre " dedim. "İyice ayıldığınızdan emin olmamız lazım" dedi. " Bende sürekli konuşarak , iyi olduğumu söylüyordum.İyiyim, uyandım , odaya çıkabilir miyim ? Annemler beni bekliyor, yanlız olmayı sevmiyorum burda, gayet iyiyim,hadi hadi ". Hemşirenin kafasını ağrıtana kadar konuştum.Ama işe yaradı 1 saat içinde yukarı çıkmıştım:) Ta daaaaaa!! 

Yukarı çıktığımda herkes beni bekliyordu, asansörde erkek arkadaşım karşıladı beni. Mutlu oldum :)
Birkaç saat narkozun etkisiyle ne olup bittiğini çok hatırlamıyorum, ama sayıklayıp durmuşum, konuşmuşum.
" Kedileri, köpekleri besliyorum " diye.:) Bilinçaltım hep hayata dair.

O gece hiç uyuyamadım, ayaklarımda kan dolaşımını sağlayan bir alet takılıydı, bacaklarımı inanılmaz derecede sıkıyordu, karnımdaki ameliyat kesikleri bir yandan hareketsiz yatmama sebebiyet verirken, epidural ağrı kesicinin etkisiyle bütün vücudum durmak bilmeyen bir kaşıntı içindeydi. Sabaha kadar heryerim kaşındı, çoğu yerimi yırtmışım, yara olmuştu. Ama dayandım ,bekledim sabahı..

Sabah uyandığımda hala kendimde değildim, o gün yürüdüm ama. Yürüyerek, o yataktan kendimi kaldırarak en doğru hareketi yaptım, biraz daha canlı hissediyordum. Arkadaşlarım geldi,en yakın arkadaşlarım. Bana güzel hediyeler getirmişler. Bir tane de çiçeğim vardı, İdil'den ..



O günü takiben, ağrılar, kaşıntılar devam etti, ikinci gün uyku ilacımı bana verdikleri an uykuya daldım, gece 4-5 kere uyansam da birazcık uyuyabilme lüksüne eriştiğim için minnettardım, uyurken erkek arkadaşımın elini tuttum, mutluydum..

Üçüncü gün, uykumu almış olarak daha bir güzel başladım güne !Sabahtan saçlarımı yıkadılar ,çok rahatladım, temiz ameliyat önlüğümü giydim, saçımı kuruttum, azıcık allık, ruj falan sürdüm ki güzel görüneyim diye: )
Artık daha iyiydim, o gün 4-5 kere koridorda yürüdüm, nefes çalışması yaptım. 4.gün daha da iyiydim, büyük bir gazete benimle röportaj yapmak istedi, öğleden sonrası o şekilde geçti, yine arkadaşlarım,sevdiklerim ziyarete geldi. O gün güzel hediyeler geldi bana, birisi özellikle çok şaşırtıcıydı. Bana öncesinde uzun bir mail atan Dilşad 'dan. Kendisini bende tanımıyorum, o da beni tanımıyorsun diyor. Blogumun takipçilerinden hediyesi gibi, bana o kadar güzel bir mail atmış ki , bir iki kere daha okumama sebebiyet verdi. Bana içi smileyler ile dolu bir kutu yollamış:) Teşekkür ederim Dilşadcım ..




İnanın ki ; bu gibi şeyler , sevdiklerinizin yanınızda olması , perdeleri açtığınızda yüzünüze güneşin parlaması, o sıcaklık hissi, o göz kamaştırıcılık sizi adeta hayata karşı sarıp sarmalıyor. Hastanede çok acı çeksem de, bir şekilde size bunları yazacak kudreti bulmuşum ve bakın iyileştim bile sayılır. 3-4 güne dışarı bile çıkabileceğim.
Bazen çamurla bulanıyoruz, bataklığa saplanıp orada öylece kalıyoruz, yardım bekliyoruz, biri bizi kurtarsın diye, sizi kimse kurtaramaz, kendinizden başka...Bakış açınızı buna yoğunlaştırın, eğer isterseniz tüm sonsuz acıları yok edecek güce sahip olduğunuzu anlıyacaksınız..Bir daha ki zamana kadar ... Görüşmek üzere...

2 Aralık 2013 Pazartesi

HASTANE GÜNCESİ



Sonunda kendime gelip, yazabilme ve düşünebilme yetime eriştim :) Ameliyatı takiben 2-3 gün biraz zor geçti ama doktorum Dursun Bey'in başarılı ameliyatı ile ,anestezi uzmanlarımın epidural ağrı kesicileriyle ayağa kalktım. Şu an da bütün insani fonksiyonlarımı yerine getirebiliyorum artık.. Bu mutlu bir haber :)




Artık tümörlerim vücudumdan gitti, MR sonuçlarımda çıkan 2 tane kitle haricinde, diyaframımdan 6mm lik 2 ayrı kitle daha alındı. Diyaframın bir kısmı alındı, ama gayet iyi hissediyorum. 2 tane dren var onları çıkarmadılar hala , şah damarımdan damar yolu açtılar, serumlar ordan gidiyor. Dünden beri yumuşak gıdaya geçtim , çorba ,püre ,kompostodan oluşan bir menüm var. Yine çok çabuk toparlandım , ameliyatın birinci günü koridorda yürüdüm, şimdi günde 3-4 defa yürüyorum , nefes çalışması yapıyorum. Arkadaşlarım ziyarete geliyor, erkek arkadaşım da hep yanımda zaten bana çok destek oluyor.!! Seni Seviyorumm (E) Annem daimi yanımda olan kişi, bu sefer hızlıca iyileşmem herkesi mutlu etti :) Belki de, herşeyin güzel olacağına çok inandım ve gerçekten bunu başardım sanırsam. Tek dileğim, bunun son ameliyatımın olması, birkaç gün daha hastanedeyim. Kendimi çok yormuyorum şimdilik, güncem devam edecek, yanımda olan herkese selamlar ! Bugün herşey daha bir aydınlık , sizinki de öyle mi ?

28 Kasım 2013 Perşembe

LADYBUGS / UĞURBÖCEKLERİ


AMELİYAT İÇİN BİLEZİKLERİM HAZIR ! 3-4 GÜN SONRA GÖRÜŞMEK ÜZERE ..BANA ŞANS DİLEYİN !! CİAOO!!


26 Kasım 2013 Salı

AMELİYATA 3 KALA


NİLÜFER ÇİÇEKLERİ, EN SEVDİĞİM SU BİTKİLERİDİR. GÜNDÜZLERİ GÖKYÜZÜ IŞIL IŞILKEN SU ÜSTÜNDE DURURLAR, HAVA KARARMAYA BAŞLAYINCA SUYUN ALTINA BATARLAR SANKİ KARANLIKTAN KORKARCASINA..




Ameliyata sayılı günler kalınca , içimdeki huzursuzluk hali biraz daha artıyor. Acaba ve nasıllarla geçen günlerim .. Ameliyat tarihim 29 Kasım cuma gününe ertelendi hatta öğleden sonra olacakmış. Bu gecikme beni biraz rahatlattı, açık olmak gerekirse :)

Cuma günlerini severim, haftanın yeni bir başlangıcıdır cumaları. Benim için bu haftada yeni bir dönemin başlangıcı olacak, ameliyat sonrası yapacak o kadar çok şey var ki! Kendinize ameliyat yada tedavileriniz sonrası için planlar koyarsanız ,daha çabuk iyileşirsiniz. O planı gerçekleştirme gücü, sizi yataktan kaldırır, bana güvenin ! Sonuçta hayatımızı yapacaklarımız adına endeksliyoruz bir bakıma , hep bir ideal koyuyoruz önümüze. Bir şeyi elde etme, bir şeye sahip olma, bir şeyi başarma, bir yere gitme, birini bekleme? 

Size biraz ameliyat hatıralarımdan bahsedebilirim. Mesela bugüne kadar geçirdiğim en büyük ve zor ameliyat sıcak kemoterapi(hipek) uygulanan operasyondu. Korkmanızı istemiyorum zor dedim diye, iyileşme sürecim benim azmim doğrultusunda çok çabuk geçti. Ameliyatın 10.gününde Moda'da kahve içmeye çıktım :)Daha önceki yazılarımda böyle bir operasyon geçirdiğimden bahsetmiştim size. Sıcak kemoterapi hastanın metastaz süresini uzatıyor , eğer alınamıyacak yerde tümör varsa da kitle de gözle görülür bir şekilde küçülme sağlıyor. Isı yani hipek, anti-tümör etkiye sahip özellikle benim gibi karın içinde oluşan tümörlerde %66 gibi bir başarı elde ediliyor. Radyoterapi gibi düşünün ama radyoterapi uzun süre vücuda verilemediği için , sıcak kemoterapi bu konuda çok avantajlı bir seçenek haline geliyor. Bu ameliyat 6 -10 saat arasında sürüyor , 1,5-3 saat süresince kanserin çeşidine göre ortalama 42 dereceye kadar ameliyat bölgesi ısıtılıyor. Over kanserlerin tedavisinde de kullanılıyor.

BENİM SICAK KEMOTERAPİM

Benim hipek (sıcak kemoterapi) ameliyatım, Prof.Dr.Dursun Buğra tarafından Amerikan Hastanesinde yapılmıştı. Operasyon 8 saat sürmüştü, ameliyat sonrası karnımın içine sıcaklık hissetmiştim, hatta karnım kaynıyor gibiydi. Ameliyat olduğum gün yoğun bakımda tutulmuştum, su bile içemiyordum orda yasaktı çünkü:( Ben çok susamıştım ve annemin yanıma gelmesi için sürekli hemşireye sesleniyordum. Yoğun bakım alanı dediğimiz yer ise, her hastanın dört bir tarafını saran perdelerle sınırlıydı, ama ben duvar kısmındaydım, waoww benim 3 yanımda perde vardı, hatta saatimde vardı duvarda:) Sonunda hemşire bana kızdı ve "Kendin de uyumuyorsun, diğer hastaları da uyutmuyorsun!" dedi:) Evet hemşire haklıydı ( kısmen ), yoğun bakımdan çok çabuk ayılmıştım ve heryerime birşey takılmıştı. Bacaklarımda kan dolaşımını sağlayan, ayaklarımın uyuşmasını engelleyen bir alet takılıydı, o sürekli inip kalkıyordu, karnımın 6 yerinde dren vardı.Hareket edemiyordum. Tak yaptığım kafamı sağa sola çevirebilmekti. Tam tamına saat 16.00 dan sabaha 07.00 a kadar duvardaki saatin dakikalarını saydım. Kötü olan durum ise, uyuyamamış olmamdı ağrıdan ve acıdan. Kısaca, i
lk bir hafta iyileşme süreci sancılı geçiyor ama yaşamak için tüm acılara dayanmaya değer. Ameliyatı takiben 1 sene vücumda tümör metastazı görülmedi, doğru bir karar verdiğimi o zaman anlamış oldum !

Şimdiki ameliyatım, tabiki bu kadar büyük ve zor olmıyacak, o yüzden mutluyum:) En zorunu yaşayınca insan artık hiçbir şeyden korkmamaya başlıyor. Hala geceleri ,gece lambasıyla uyusam da:)

Belki sizde bana kendi ameliyat hikayelerinizi gönderirsiniz ,bende onları yayınlarım. Belki de bazılarımızın bilmediği tekniklerde ameliyatlar geçirmişsinizdir ? Bunları paylaşalım ki, bir kişinin dahi olsa sağlığına kavuşmasını sağlarız böylelikle,ne dersiniz ?


GÖZDE BECERİKLİ

24 Kasım 2013 Pazar

SADECE BEN

PSİKOLOJİK DESTEK KANSER TEDAVİLERİNİN BİR PARÇASIDIR EĞER MENTAL OLARAK RAHAT VE HUZURLU HİSSEDERSEK ,BU SÜRECİ DAHA KOLAY ATLATABİLİRİZ.




" AYNAYA BAKTIĞIMDA ARTIK BAŞKA BİRİNİ GÖRÜYORDUM KARŞIMDA , KENDİNE YABANCILAŞMAK BU KADAR KOLAYMIŞ MEĞER "

2007 'de ilk hastalandığım sene, ben ve ailem kansere karşı tecrübesizdik. O sene, 6 ay boyunca gördüğüm kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinden sonra, oldukça yıpranmış, karmaşık bir ruh hali içindeydim. Çünkü, hayatımda ilk defa saçlarımı kaybetmiştim, kemoterapi ilacının içindeki kortizon, yemek yemediğim halde bana 10 kilo aldırmıştı. 36 beden olan hiç bir kıyafetim üstüme olmuyordu artık.

Bu durum epeyce moralimi bozmuştu, fakat hiçbir zaman daha büyük beden kıyafet almadım. Tedavi bittikten 1 ay sonra spora başladım, pilates, yoga, spinning, yüzme gibi  seçeneklerimin olduğu bir programa başladım. İlk başta mental olarak, spora başlamak size çok iyi gelecek. Aylardır yatakta yatarak kaslarımızı tembelleştirdik şimdi sıra onları iyileştirmekte! Ama tedaviniz bitince tabiki spora başlama sürenizi doktorunuza danışın. 4 ayda tüm aldığım kiloları verdim, hatta hastalıktan önceki halimden daha fit ve sağlıklı görünüyordum.

Sporu takiben , psikolog ve psikiyatri tedavilerim de  başladı. Kendi başınıza her ne kadar bu sorunların altından kalkabileceğinizi düşünseniz de olmuyor. İhtiyacınız olan  yaşadığınız bu süreci her detayıyla biriyle paylaşmak , arkadaşlarımız ve ailemiz bize destek olsa da profesyonel bir desteğin yerini tutmuyor  malesef ki. Ben antidepresan tedavisi ile psikoterapiye başlamıştım. Doktorum bana çok yardımcı oldu ,bazen gözden kaçırdığınız şeyleri terapistlerimiz bize hatırlatıyor ve bunun bilincinde olduğumuz zamanda, kendi farkındalığımızı yaşamış oluyoruz.

Konuşmak ve birilerine yaşadıklarınızı anlatmak, kötü anılarınızın üstüne gidip onları kafanızda basitleştirmek iyileşme sürecinin diğer anahtarları. Eğer, bu duyguları saklar ve kafanızın arka planına atarsanız emin olun ki kısa bir süre sonra üstüne yenileri eklenip, daha büyük sorunlar halinde size geri dönecektir. Ben ilk tedavimden sonra, bir süre psikolojik desteğe karşı çıkmıştım. Hastalığımı anlatmak demek hastalığımla tekrar yüzleşeceğim anlamına geliyordu. Bu düşünce beni korkuttu, hiçbir zaman hastalığı kabullenemedim, hala da öyle. Belki de kendimi hasta biri olarak görmemem, bir şekilde bu savaşı her defasında yenmemi sağladı. Bunu çoğu zaman düşünmüyor değilim:)

Spora başlayıp  kilolarımı verirken ,psikoterapilerime devam ederken bir yandan da dökülen saçlarım çıkıyordu. Onları tamamen kaybetmek beni çok üzmüştü , aynaya baktığımda artık başka birini görüyordum karşımda , kendine yabancılaşmak bu kadar kolaymış meğer. İki farklı peruk almıştım o dönem kendime , biri uzun kumraldı, 65 cm uzunluğundaydı ,kahkülleri vardı, biri de küt (bob cut ) ve karamel rengiydi. Uzun olan perukları kışın kullanmak avantajlı ama yazın imkanı yok kullanamıyorsunuz. Aslında en rahatı protez peruk olanlar yani ingilizcesi lace front wig oluyor. O perukların içi yumuşak tülden oluyor ve saç telleri tek tek peruğa dikiliyor, en doğal ve en rahat kullanımı olan peruk modeli onlar. Ben %100 insan saçı kullanıyordum , en sağlıklısı o çünkü rahatça yıkayabiliyor ,tarabiliyor ve maşa yapabiliyorsunuz. O dönem peruk alırken çok araştırmıştım, sonra kendime farklı farklı modeller de aldım, eğlenceli de olabiliyor bazen.
Aynada hep farklı biri , belki de hiç bir zaman cesaret edemiyeceğiniz kadar kısa halde görebiliyorsunuz saçlarınızı. Saçım 3 numara kadar uzayınca artık peruğu bir kenara attım, öyle kullanmaya başladım.

Tüm bunlar 6 aylık tedavi sonrası hayatımda yoluna koymam gereken süreçlerdi. Süreçler diyorum çünkü ben bu evreleri çok kere yaşadım . Evet , belki 6 ay boyunca tedavi görüyorsunuz ama bir 6 ay daha toparlanmak için zaman gerekiyor. Yaşadıklarımız zor fakat her zaman dediğim gibi bu sürecin güzel taraflarını görmeye çalışın. Bu zor zamanlar ,sevdiklerinizle olan bağınızı güçlendiriyor ,bu güzellikleri yaşadıkça hayata karşı daha çok bağlanıyoruz. Onu her an gidecekmiş gibi sevin , bugüne kadar yapmadıysanız belki bu sefer benim tavsime uyarsınız. Sevginin en saf halini bulacaksınız, orda sizi bekliyor sadece inanmak bile yeterli...


20 Kasım 2013 Çarşamba

KANSERE KARŞI SİHİRLİ İKSİRLER


BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİ GÜÇLENDİREN  VE KAN DEĞERLERİMİ İYİLEŞTİREN GİZLİ FORMÜLLERİM 



PROPOLİS İKSİRİ

İlk olarak, 5 aydır kullandığım ve onuncu gününde etkisini gördüğüm PROPOLİS ile başlıyacağım yazıma. Propolis , arıların bitkilerin tomurcuklarından sağladıkları yapışkan madde, onlar bu maddeyi kovanlarında ki çatlakları tıkamak yada petekleri yapıştırmak için kullanıyorlar.

Propolis'in internetten üzerinden satılan haplarını önermiyorum sizlere,benim kullandığım propolis sıvı şeklinde olup , bayırdırlıktan teminini sağlıyorum. Benim propolis'im İzmir'den geliyor mesela. Bayındırlıktan gelen propolis en güvenilir olan halidir ,katı halde gelen propolisi Moda'daki Nükhet Eczanesinde sıvı hale dönüştürttürüyorum.Size evde de yapacağınız yada eczanede yaptırabileceğiniz formülü vereceğim.

Propolis'i 5 aydır her sabah aç karnına kahvaltılardan önce, bir su bardağına 1 çay kaşığı ölçüsünde karıştırıp içiyorum. Ben kullandığımın onuncu gününde , daha dirençli, daha enerjik ve daha sağlıklı hissetmeye başladım.Propolis yaygın olarak Uzakdoğu'da kullanılıyor,ordaki yerel halk ömürlerini uzattığını söylüyor bu maddenin.Kanserle ilgili olarak da , vücuttaki metastaz yayılımını yarıyarıya düşürüyor  ve benim bu ay ki kontrol sonuçlarımda bunu faydasını gördüğümü anladım.Çünkü daha önceki metastaz yayılımım 5-6 yerde dağılmış olarak görülüyordu, şimdi ise sadece 2 yerde tümör yayılımı oldu. Özellikle akciğer kanserinde  akciğerdeki tümörlerde küçülme yada yok olma gözlenmiş bu diğer kanser türleri içinde geçerli. Özellikle benim başlama sebebim bağışıklık sistemimi güçlendirmek adınaydı,eğer bağışıklık sitemimizi güçlü tutarsak tümör oluşumunu yarı yarıya önlemiş oluyoruz. Şimdi sizlere, propolis'in ham maddesini temin ettikten sonra ,sıvıya dönüştürmek için uygulayacağınız adımları veriyorum :) 


1.Eczanede Hazırlanması

- 100 ml 70 derece Alkole
- 5 gr. propolis veya 10 gr. propolis
- Propolis doğranıp alkole karıştırılıyor
- 21 gün alkol ve propolis karanlık odada tutuluyor (Ben alüminyum folyoya sarıyorum şişeyi zaten ışık almıyor o zaman )
-Süzülüyor ve süzüldükten sonra;
- Günlük 5 gr. karışımdan 5 damla sağlıklı imun sisteminin güçlendirilmesi için
- Günlük 10 gr. karışımdan 10 damla ( 1 çay kaşığı ) kanser tedavisinde
- Hergün aç karnına sabahları bir bardak suya karıştırılıp içiliyor.
-Lütfen tedaviyi yapan doktorunuza da danışın.

Bu formülü uygulayan benim gittiğim Nükhet eczanesinin iletişim bilgilerini vereceğim , ama sizde bu yazdığım formülü alıp, çevre eczanelerinize danışabilirsiniz, belki onlarda yapıyorlardır.

Nükhet Eczanesi

Caferağa Mah.Bahariye Caddesi.No:69 Kadıköy/İstanbul
(0216) 345 52 22


Map:
https://plus.google.com/114099181516699697546/about?hl=en


2. Evde Hazırlanması 

- 250 ml. suya
- 20 gr. propolis doğranıp suya karıştırılıyor
- Tencereye su koyup ,içerisine başka bir kavanoza ( 250 ml.su ve 20 gr. propolis ) konulup ,kaynatılıyor
- Propolis suda eridikten sonra süzülüyor ve süzüldükten sonra hazır hale gelmiş oluyor.


KARBONAT İKSİRİ

Her sabah propolisten sonra içtiğim diğer bir iksir ise,KARBONAT. Hergün büyük bir bardak suya 1 çay kaşının yarısı kadar  karbonat karıştırıp içiyorum.Bunu günde iki kez yapmaya özen gösteriyorum ,sabah aç karnına ve gece dişlerimi fırçalamadan önce içiyorum. Karbonat , vücutta alkali etkisi yapıyor yani vücudumuza aldığımız asitik yiyecekleri nötralize ediyor.İlk başta tüm hastalıklara yakalanmamak adına bunu içmeliyiz,grip ,kanser vs. gibi hastalıklara yakalanmamızı önlüyor.Bence sizde deneyin ve bunu uygulayın faydasını göreceksiniz.



YEŞİL SEBZE İKSİRİ




Özellikle yeşil sebzelerin suyunu hergün sıkıp içmeniz gerekli, yeşil sebzeleri başka sebze ve meyvalarla karıştırırsak çok çok daha iyi sonuç alabiliriz.

HANGİ YEŞİL SEBZELER VE MİX YAPACAĞIMIZ MEYVELER ?

Ispanak ,pazı,kara lahana ,semizotu ,pırasa ,roka ,nane ,maydanoz, fesleğen, dereotu, kerevizsapı, brokoli ,buğday çimi ,havuç ,yeşil ve kırmızı elma ,nar ,portakal ,mandalina ,şeftali , limon , armut suyunu karıştırıp her gün 1 bardak kesinlikle için , evinizde hangi sebze ve meyveler varsa ama özellikle yeşil sebzeler çokça olsun ,bunu uygulayın.

Bu sebze ve meyve suyu kokteyli sizin direncinizi yükseltecek,kan değerlerinizi düzenleyecek ve daha enerjik olmanızı sağlayacaktır. Bugünkü tavsiyelerime uyun, ne kaybederseniz ki?
HAYAT HEP GÜZEL  EĞER YAŞAMAYI BİLİRSENİZ!

GÖZDE BECERİKLİ

19 Kasım 2013 Salı

UMUDU KAYBETMEMEYE DAİR


 7 YILDIR DENEYİMLEDİĞİM HASTALIK SÜRECİMDE , EMİN OLUN Kİ TÜM OLUMSUZLUKLARA RAĞMEN , HER ZAMAN YAŞAMANIN EN GÜZEL YOLLARINI ARADIM VE BULDUM. BU YAZIMI DA O YAŞADIĞIM TECRÜBELERE ADIYORUM..



Hayatımız boyunca yakındığımız bir sürü olay yaşıyoruz, kimi zaman keşke diyoruz, pişmanlık duyuyoruz yada başımıza geldiği için hayata kin kusuyoruz ama unuttuğumuz tek birşey var, yaşamayı her halükarda sevdiğimiz. Ben de yaşadığım bu zor süreçte ,yaşamanın güzelliğini sorgulayıp ,ona ne kadar çok bağlı olduğumu düşündüm.

Unutmamak gerekir ki , psikolojimizi kötüleştiren de , iyileştiren de bizleriz..Olumsuzlukları , negatif düşünceleri kendimize kolayca çekebildiğimiz gibi , onu kolayca uzaklaştırıp ,arkamızda bırakmayı da başarabiliyoruz. Bu gibi negatif şeyler , bir hastalığa yakalanmak da olabilir , birini kaybetmek de olabilir yada sevgiliden ayrılmakta olabilir. Önemli olan bunları olabildiğince kendimizden uzaklaştırmamız, ben hep bunu yapıyorum. Güzel olacağını düşünüp , hatta benim için çok çok iyi olacağını düşünüp arkama bile bakmadan yoluma devam ediyorum.

Umudumu yitirdiğim çokça zaman oldu , ölümün o soğuk rüzgarı bana da esti birkaç kere ,o zaman da sevdiklerimi düşünüp ,yaşadığım güzel şeyleri anımsayıp , gülümsemeye devam ettim. Çevremdeki insanlar bunu bilir ve beni takdir eder bu konuda.Eğer yılsaydım emin olun ,şu anda size bunları yazamıyor olurdum .Özetleyecek olursam ,hayatımızda kötü her ne olursa olsun , yaşamanın değerini bilip , ona doğru yürümeliyiz. Yaşamanın amacını sorguluyorsak ilk uygulayacağımız adım ,sadece ama sadece kendimiz için ! Bu olmalı !


Sanırım merak ettiğiniz birşey var :) Bu denli pozitif olmayı nasıl başarıyorum ? Vereceğim cevap basit , sadece ve sadece ne istediğimi bilerek :)

Herkesten bağımsız bireyler olarak , işimizin ,sevgilimizin ,arkadaşlarımızın ve ailemizin haricinde, her zaman uğraşacağımız bir hobimizin , kendimize ait özel anlarımızın ,zevklerimizin olması çok önemli..

Hastalık ve tedavi sürecimde ,eğer sadece yatakta oturup ,boş boş zaman geçirseydim o yataktan kalkamayacak duruma gelirdim, daha çok hasta olurdum. Evet benimde ,kemoterapiden dolayı midemin bulandığı ,şuurumun gittiği birçok zaman oldu ,ama o evreleri atlattıktan hemen sonra kendimi yürüyüş yaparken buldum , Moda'da sahilde oturup dondurmamı yedim , kedileri - köpekleri besledim sevdim. Sonbaharda Büyükadaya gittim ,ağaçlardan yere dökülen kuru yapraklara bastım onların çatırdamalarından mutlu oldum, erkek arkadaşımın elini tuttum ,tutarken de güzel şeylerden hayallerimizden ,yapacaklarımızdan bahsettik.Umudumu yitirmedim çünkü sevecek o kadar çok şey var ki, her yaşta hemde !

Hayatın anlamını bulmak için, illa ki kötü birşey yaşamamıza gerek yok, sadece arada bir durup düşünmeliyiz, kendimize dışardan bakmalıyız :)Etrafta güzel gezintiler yapıp ,kafamı dağıttıktan sonra da benim hayatımda önemli bir yeri olan işime odaklanmaya başladım.Bu tarz kötü durumlarla karşılaştığımızda , dikkatimizi başka bir şeye kanalize edersek ,sorunlardan olabildiğince uzaklaşırız.Şimdi geçen sene yaşadığım küçük bir olaydan bahsedicem size..

Geçen Mayıs ayında okulum bittikten sonra amacım moda alanında kendi koleksiyonumu çıkarmaktı, zaten uzun zamandır düşündüğüm ve yapmak istediğim şey buydu fakat okuldan mezun olduktan sonra ,tekrar hastalandım ve ameliyat olmam gerekti. Amerikan hastanesinde karaciğer cerrahı Prof.Dr.Orhan Bilge'nin başarı ile yaptığı ameliyattan sonra, tam 4 ay sürecek kemoterapi tedavisi olmam gerekiyordu. Bu haberi alınca içimden "ama benim yapacaklarım vardı " diye geçirdim, o an yıkılmıştım,hastane koltuklarında ağlamaya başladım,yanımda annem vardı, ona bakıp kemoterapi olmak istemiyorum dedim,o da bana bu son dedi söz veriyorum bu son olacak. Üzüldüğüm konu ise ,benim 
4 ay kemoterapi görmem demek ,toparlanmam için tam 1 seneme eş bedeldi.

Ama size şöyle bir sır veriyim, gerçekten bir daha kemoterapi tedavisi görmicem :)Evet alacağım kemoterapi benim işime engel olacak derecede ,çok ağır ve zor bir tedaviydi. Yüksek doz holoxan tedavisi alacaktım, hem de hastanede 7 gun yatarak 24 saat boyunca. Gerçekten geçen kışın aldığım tedavi, bugüne kadar bana uygulanan tedaviler arasında en zoruydu.Neyse ki, ben yine de umudumu kaybetmedim, iyileşme sürecim biraz uzun sürsede bugüne geldim.Size bahsetmek istediğim de , işime ve yapmak istediklerime, hastalığım çok kere engel oldu ,şimdi de engel olmuş durumda ama ben yine de işime olan sevgimi kaybetmeden ameliyattan sonra , koleksiyonumu çıkarıcam.

Hayatta hiçbirşey için geç kalmış olmazsınız ,önemli olan istemek,siz istediğiniz sürece herşeyi yapabilme kapasitesine sahipsiniz!Bugünlük bu kadar ,yarın görüşürüz!! Ciao !!


18 Kasım 2013 Pazartesi

KASIM AYINDA KONTROL




Geçen hafta MR ,Akciğer filmi ve kan testlerimin sonuçlarını alıp, Amerikan hastanesine doktorum Prof.Dr.Sevil Bavbek ile görüşmeye gittim, tabiki yanlız değildim annem yanımdaydı. Erkek arkadaşım da muayene çıkışı beni alacaktı hastaneden. Sevdiklerinizin bu dönemlerde yanınızda olması gerçekten çok önemli. Doktorunuzla görüşmeye giderken sevdiğiniz bir arkadaşınız, aileden yakın birinin ,eşinizin, sevgilinizin yanınızda olup ,size destek vermesi gerekir. Haberler kötü de olsa,  iyi de olsa her halükarda bunu paylaşacağınız , size destek olacağını bildiğiniz bir kişi olmalı yanınızda :)


  
    

12.30 daki randevuma tam saatinde girdim, Amerikan hastanesinin  hasta hizmet kalitesini gerçekten seviyorum :) Sonuçlarımı doktoruma gösterdim, haberler beklediğim gibi değildi, 25 kasım haftası yeni bir ameliyat daha olacağım.Bu sefer yine karın boşluğumda biri 6 cm, biride 1,5 cm lik tümörler var. Bu haber beni üzdü açıkçası , ama bu ameliyatı da atlatacağım, çünkü tümörlerin vücudumdan gitmesi gerekli :(
Aşağıda koyduğum fotoğraflarda hematoloji sonuçlarım , alt ve üst batın MR sonuçlarım var. Kan değerlerim oldukça iyi çıktı, bu hastalıkta bağışıklık sisteminin kuvvetli olması çok çok önemli ,aslında her sağlıklı insanın da bağışıklık sitemine dikkat etmesi gerekir hasta olmamak adına. Benim bağışıklık sistemimi güçlendirmek için uyguladığım sihirli formüllerim var, onları ilerleyen günlerde tabiki sizle paylaşacağım,lütfen takipte olun!!




Haftaya hastanede olacağım , bana şans dileyin. Hastanedeyken yazılarıma devam edeceğim hatta fotoğraflarda yayınlayacağım , umarım iyi geçecektir. Hastaneye  ameliyat olmak olmak için giderken sevdiğiniz eşyalarınızı yanınıza alın , ben mesela laptopumu , kitaplarımı , moda dergilerimi , iskambil kağıtlarımı , makyaj malzemelerimi ve  yüz bakım ürünlerimi yanımda götürüyorum. Hayattan kopmamak çok önemli ! Desteklerinizi bekliyorum ! :)