20 Mart 2014 Perşembe

PAPATYALAR



Tedavilerim bittiğinde erkek arkadaşımla uzun bir tatile çıktık, deniz ve kumun olduğu bir yere gittik, 1 ay kadar orada birlikte zaman geçirdik. Güneş, deniz ve kum üçlemesi bile moralimi yerine getirmeye yetmemişti. Güneş’i gümüş bir istridye kabuğu gibi görmeyi bile becerememiştim. Baktığım her nesne bende nefret uyandırıyordu, hayata ve kendime sürekli lanet ediyordum. Böyle bir durumdayken, kendimi nasıl iyileştirebilirdim ki sizce? Tatilden döndükten sonra, yavaş yavaş saçlarım uzamaya başladı, yavaş yavaş motive olmaya başlıyordum sanki, küçücük bir pırıltı beni bulmuştu. Bana sesleniyordu:

-Beni takip eder misin?

Takip etmek istiyordum ama yolu hiç ama hiç bilmiyordum. Küçük bir fısıldama geldi:

-Tek yapman gereken beni takip etmek, ben senin rehberin olacağım bundan sonra, bana inan herşeyi unutacaksın.
Pırıltıya çok inanmasam da, inanmak istiyordum. Belki de gerçekten doğru söylüyordu. Benim iyi hissedeceğim bir yer vardı, o yerde mutlu olabilirdim. İnanmalı mıyım sana?

-Kendine haklısız etme, herkesin mutlu olcağı bir yer var. Eğer bana inanırsan ben seni o mutluluğa götüreceğim. Fakat oraya vardığımız da yanlız olacaksın. Teklifim hala geçerli, benimle gelicek misin?

“Evet” dedim. Başka bir çarem var mıydı ki, tabiki geleceğim. Umarım karanlık zihnimi eskiden olduğu gibi çiçeklerle donatırsın, sana inanıyorum.

-Bekle, ben sana haber vericem.

İçim biraz da olsa rahatlamıştı ama hala huzursuzluğum devam ediyordu. Hayatı tekrar sevebilecek miydim? Güzel kıyafetler giyip dışarı çıkacabilecek miyim? Saçlarımı geri istiyorum, kendimi geri istiyorum.

Sevgiler,

Gözde Becerikli